NEW YORK – Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşşar el Caferi; Ortadoğu’da en büyük ve yegane nükleer tehdidin, işgalci İsrail’in sahip olduğu nükleer tersane olduğunu belirtti.
Uluslararası Nükleer Ajans raporunun tartışıldığı BM Genel Kurulu toplantısında Suriye adına yaptığı konuşmada Caferi; Suriye’nin pratik ve teorik olarak temel ilkelerinden birinin bölgede nükleer silahların yayılmaması olduğunu vurguladı. Caferi Suriye’nin, günümüzde kitle imha silahlarının yayılmasını özen gösterdiğini iddia eden çok sayıda Avrupa ülkesinden çok daha önce 1968 yılında kitle imha silahlarının yayılmasını yasaklama anlaşmasına katıldığının altını çizdi. Suriye’nin Ortadoğu’nun her türlü kitle imha silahlarından arındırılması amacıyla bulunduğu çaba ve girişimlere ışık tutan Caferi; yıllar önce herkesten önce BM Genel Konseyine bu bağlamda bir dizi girişim ve karar tasarısı takdim ettiğini belirtti. Caferi tüm bunların şu ana dek BMGK raflarında askıya alınmış olduğunu kaydetti.
Aralarında Türkiye, Almanya, Hollanda, Belçika ve İtalya’nın bulunduğu NATO’da üye birçok devletin toprakları üzerinde nükleer silahlar bulundurduğunun altını çizen Caferi; bunun da kitle imha silahlarının yasaklanması anlaşmasına apaçık bir ihlal teşkil ettiğine dikkat çekti.
Caferi ABD başta olmak üzere bir kısım tarafların bölgede en büyük tehlikenin İsrail’in nükleer tersanesi olduğunu görmezden gelmeye ısrar ettiğine vurgu yaptı. İsrail’in 5 bin kilometre menzilli nükleer başlıklı füzeleri bulunduğuna dikkat çeken Caferi; bir kısım tarafların da dikkatleri bu tehlikenin üzerinden uzaklaştırma amacıyla sanal cepheler açtıklarını ifade etti. Caferi İsrail’in 5 bin kilometre menzilli nükleer başlıklı füzeleri kim için hazırladığı ve biriktirdiği sorusuna dikkat çekti.
İsrail’in nükleer tersanesinin ABD ve Avrupalı bazı devletlerin sayesinde kurulup güçlendiğine vurgu yapan Caferi; dolayısıyla bugün Ortadoğu’nun her türlü kitle imha silahlarından arındırılması özeninde oldukları iddialarının nifak ve yalandan başka bir şey olmadığının altını çizdi. Caferi ABD ve Batılı bir kısım devletlerin on yıllardır İsrail’in nükleer tersanesini örtbas etme amacıyla yoğun çabalar harcadıklarını, birçok uluslar arası karar ve konferansı da bu amaçla sabote ettiklerini kaydetti.
BMGK ve Uluslararası Kitle İmha Silahlarını Yasaklama Ajansının şu ana dek İsrail’e hiçbir kınamada bulunmayıp nükleer tersanesinden cayması amacıyla hiçbir dayatmada bulunmadığının altını çizen Caferi; 2007 yılında Suriye’yi vurması ya da nükleer tersanesinin bölgede yol açtığı nükleer kirlilikten dolayı da hiçbir icraat almadığını belirtti. Caferi ajans ve BMGK’nin İsrail’in nükleer tersanesi konusundaki pasifliği ve sessizliğinin bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması iddialarının ciddiyetsizliğini göstermekle birlikte çifte standartlı tutumları ve dürüstsüzlüğünü ortaya koyduğunun altını çizdi.
Caferi ajans genel sekreterinin raporunda kanıtsız ve muamma iddiaları yerine doğal olarak İsrail’in apaçık ve aleni büyük nükleer tersanesine değinmesinin beklendiğini belirtirken, bunu yapmamasının raporun ciddiyetsizliğini ve politik bir özellik taşıdığı anlamına geldiğini ifade etti.
İsrail’in 2017 yılında Deyrezzor kırsalında bombaladığı mevki konusunda ise Caferi; ABD’nin şu an sunduğu görüntü ve sözde kanıtları zamanında neden sunmadığı sorusuna dikkat çekti. Ajansın konuya ilişkin tüm kanıtları ve bilgilerini ABD İstihbarat merkezinden almış olduğuna vurgu yapan Caferi; bunun da doğruluk ve gerçekliğini ciddi bir kuşkuya düşürdüğünü belirtti.
Buna rağmen raporun çelişkili, muamma ve dolaylı iddialarla dolu olduğuna dikkat çeken Caferi; aynı zamanda ajans eski müdürü Muhammed el Beradi’inin daha önce hazırladığı raporla da tamamen çeliştiğine dikkat çekti.