ŞAM (SANA) – Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, Halk Meclisi’nin devlet kurumları içindeki en önemli kurum olduğunu ve aralarındaki yakın ilişki nedeniyle tüm kurumların kapsamlı bir şekilde geliştirilmemesi durumunda etkisinin somut olmayacağını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Esad, Meclisin dördüncü yasama oturumunun açılışı münasebetiyle Halk Meclisi önünde yaptığı konuşmada, ‘’Halk Meclisinin değerli üyeleri, sizi dördüncü yasama dönemi çalışmalarına başladığınız için tebrik ediyorum ve seçmenlerinizin onlara hizmet etmekten onur duyacakları konusunda güvenini kazandınız … Öncelikle şunu unutmayalım ki, kamuoyunun güveni, çalışkanlıkla, başarıyla ve meyvelerle beslenmezse hızla tükenecek bir kaynaktır’’ ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Esad halk meclisi önünde yaptığı konuşmada ayrıca, ‘’Meclisiniz devlet kurumları içindeki en önemli kurumdur ve aralarındaki yakın ilişki nedeniyle tüm kurumları kapsayacak şekilde gelişme sağlanamadığı takdirde etkisi somut olmayacaktır’’ değerlendirmesinde bulundu.
Dokunulmazlığın yasaları çiğnemek anlamına gelmediğini, bunun yerine üyelerin yasaları uygulama ve bunları yayınlamaktan sorumlu oldukları için onlara uyma konusunda proaktif olmaları anlamına geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, gözetimin kurumlara, sorumluluğun ise yetkililere ait olduğunu ve her ikisinin de yetki almadan önce sorumlu olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Esad, ‘’Vizyonlara sahip olmanıza dayalı olarak vizyonları tartışma sorumluluğunu taşıyorsunuz ve bu, kurumsal çıkarlar pahasına bireysel çalışmayı önleyen açık bir metodoloji gerektirir’’ ifadelerini kullanırken, tek bir tedbirin ne kadar doğru olursa olsun etkisiz bir tedbir olduğunu, bu nedenle yürütme otoritesiyle ilişkimizde politika ve vizyonlardan yola çıkmamız gerektiğini ifade etti.
Sayın Cumhurbaşkanı, Halk Meclisi’nin rolünün, bir yasayı onaylarken, bir politikayı onaylarken vb. araçlar hakkında soru sormak olduğunu, bunun nasıl uygulanacağını sormadığında ise ihmalin sorumluluğunu yürütme otoritesine taşıdığını belirtti.
Yaşam durumuna ilişkin Cumhurbaşkanı Esad, bu gibi durumlarda önceliğin tatmin etmek ve moral vermek değil, her ne kadar önemli olsa da, gerçeği olduğu gibi açıklamak, analiz etmek ve olası çözüm önerileri sunmak olduğunu vurgularken, ağır ekonomik krizlerin açıkça görülemeyen bir bağışıklık yetersizliği durumu olduğunu, savaşların bu zayıflık durumunu ve ciddiyetini ortaya çıkardığını belirterek, onlarca yıldır takip ettiğimiz ekonomik trendlerimizin derinliğine bakmamız gerektiğini ifade etti.
Sayın Cumhurbaşkanı Halk Meclisi önünde konuşmasını yaparken, ‘’Bölgenin ve dünyanın değişmesiyle, ekonomi, siyaset, güvenlik, kültür vb. kuralların değişmesiyle bir politikanın her zaman doğru olması mümkün müdür? … Politikalarımızı tartışmamız gerekiyor’’ diye konuştu.
‘’Temel politikaların ve eğilimlerin doğru olması bir şeydir…Tartışılması yasak olan kutsal şeylerin olması başka bir şeydir. Sorun bizim yanlış yaklaşımımızda olabilir, bu da iyi politikayı yanlışa dönüştürür’’ diyen Cumhurbaşkanı Esad, oluşturulan politikalarda hükümetin kendisinden beklenen hedeflere ulaşmasının gerekli olduğunu ve bu hükümetin hedefleri hayata geçirecek araçlara ihtiyacı olduğunu ve bunlardan birinin politika değişikliği olabileceğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Esad konuşmasına şu ifadeler de ekledi: ‘’ Suriye’de kendimize en uygun ve en az zararlı çözümleri belirlememiz gerekiyor ve her çözüm olumlu ve olumsuz yanlarını da beraberinde getiriyor. Suriye’nin zor bir süreçten geçtiği ve zor seçimlerin imkansız anlamına gelmediği, vizyonların, politikaların ve planların gerçeklere dayandığı biliniyor.’’
Cumhurbaşkanı Esad, ekonominin önemli bir parçası oldukları için küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesinin manşetlerde ön sıralarda yer aldığını belirtirken de, ‘’Küçük projeler büyümenin çekirdeğidir ve geçici bir soruna çözüm değildir. Bunlar sadece ekonomi için destekleyici bir merkez değil, aynı zamanda ekonominin omurgasıdır’’ değerlendirmesinde bulundu.
Sayın Cumhurbaşkanı, Halk Meclisinin diyaloğu ve hareketi yönlendirmede ve birçok zorlukla ulusal rol düzeyine yükselen etkili mekanizmalarla yüzleşmede çok önemli bir role sahip olduğunu vurgulaken, ‘’Bunun yapılabilmesi için Konseyin iç düzenlemelerinin geliştirilmesi gerekmektedir’’ diye devam etti.
Cumhurbaşkanı Esad konuşmasında, bazılarının inandığı gibi durumu değiştirmenin imkansız olmadığını, meselelere yaklaşımlarımızı değiştirmemiz ve kurumlarımızın çalışmalarını harekete geçirmemiz koşuluyla mümkün olduğunu açıklarken şöyle devam etti: ‘’Suriye dünyadaki çatışma alanlarından biridir ve önümüzdeki seçim, yalnızca etkilenmek ya da etkilemek ve bir denge kurmak arasındadır. Bu dengenin tam olabilmesi için çok çalışmalı ve çözüm aramalıyız. Koşulları değiştirmeye çalışmak yerine hayal kırıklığına boyun eğmeyi ve koşullara teslim olmayı reddetmeliyiz… “İlk ciddi çalışma, yenilgiyi zihinlerimizden silmektir… Geri kalmışlıkla, bazılarının ders çıkaramamasıyla, düştüğümüz tuzaklara düşmemizle mücadelemiz.. Bizim mücadelemiz cehalet ve dar görüşlülükledir ve onlar olmasaydı hiçbir rakip ve düşman bölgemize saldırmaya cesaret edemezdi.”
Türkiye İle İlişkiler Konusunda Ortaya Atılan Girişimleri Olumlu Ve ihmal Etmeden Ele Aldık. Ancak Girişimi Başlatanların Ciddiyetine Ve İşlerin Normale Dönmesi Konusundaki Samimi İstekliliğine Rağmen Sahada Kayda Değer Bir Sonuç Elde Edilemedi.
Cumhurbaşkanı Esad, Halk Meclisi önünde yaptığı konuşmada Suriye -Türkiye ilişkileri konusuna da değindi. Cumhurbaşkanı Esad bu konuda şu ifadeleri kullandı: ‘’İçinde bulunduğumuz küresel kriz durumu ve bunun üzerimizdeki yansımaları, üzüntü duygularından, bir kardeşin bıçaklanması ya da bir dostun ihanetinden kaynaklanan yaraların acısından uzak, düzeltilebilecekleri düzeltmek için bizi daha hızlı çalışmaya itiyor. Bu ruhla, Türkiye ile ilişkilere ilişkin olarak birden fazla tarafın (Rusya, İran ve Irak) ortaya koyduğu girişimleri ele aldık. Bu girişimlerin ilki yaklaşık beş yıl veya daha uzun bir süre önceydi ve farklı düzeylerde pek çok toplantı içeriyordu ancak sahada kayda değer bir sonuç elde edilemedi. Başlatanların ciddiyetine ve her şeyin normale dönmesi konusundaki samimi istekliliğine rağmen, her geçen gün ilerleme kaydedilmediğinde sadece Suriye tarafında değil, Türkiye tarafında da hasar birikiyordu… Böylece artık göz ardı edilemez veya reddedilemez bir duruma geldi. Bu girişimlerle ilgilenirken ilkelerimizden ve çıkarlarımızdan yola çıktık. Bu ilkeler ve çıkarlar, eğer niyetler zararsızsa, genellikle komşu ülkeler arasında çatışmaz. Egemenlik ve uluslararası hukuk, sorunun çözümü konusunda ciddi olan tüm tarafların ilkeleriyle tutarlıdır, ancak geri çekilme ve terörizmin ortadan kaldırılması sonucunda normal ilişkilerin yeniden tesis edilmesi, herhangi iki komşu halkın ortak çıkarıdır. Ama nedene yönelmeden sonuç alamazsınız… Savaştan önce de, savaştan sonra da politikalarımızı değiştirmedik, tam tersine, biz bu savaşın on üç küsur yılı boyunca Türk halkının yönelimlerini, komşu halk olmayı, Türk yetkililerin politikalarını ve niyetlerini hep ayırmaya çalıştık. Demek ki yönelimlerimizde, niyetlerimizde, politikalarımızda hiçbir şeyi değiştirmediğimiz için değişen şeyin sebebi biz olamayız. Aynı zamanda bugün geri çekilelim diye komşu ülkenin topraklarını işgal etmek için kuvvet göndermedik, komşu halkları öldürsün diye teröre destek vermedik… Biz onu kardeşimiz olarak gördük.. İlk çözüm uzlaşma başlığı altında nezaket değil açık sözlülüktür. İlk çözüm kibir değil, hatanın yerini tespit etmektir…Gerçek nedenlerini göremediğimiz bir sorunu nasıl çözebiliriz? … İlişkilerin normale dönmesi için samimi istek, öncelikle bu ilişkiyi bozan nedenlerin ortadan kaldırılmasını gerektirir. Bu da mevcut duruma yol açan politikaların geri alınmasını gerektiriyor ve bunlar bir koşul değil, sürecin başarısı için gereklilikler. Bu gereklilikler pek çok önemli unsuru bünyesinde barındırmaktadır, ancak bunların en başında devletlerin hakları gelmektedir. Ülke olarak hiçbir hakkımızdan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğiz. Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz ve başkalarının da haklarından vazgeçmesini talep etmeyeceğiz. Bu da bir mantıktır.’’
Cumhurbaşkanı konu ile ilgili konuşmasına şu ifadeleri de ekledi: ‘’ Dolayısıyla girişimlerin başarısını sağlayan temellerden biri de budur… Temelerlde politikalardan sadık bir istek ve politikalardan vazgeçmek veya politikalardan vazgeçmeye yol açan sadık isteki… Fromül önemli değil… Prensiplere gelince, herhangi bir müzakere sürecinin başarılı olabilmesi için bir referansa ihtiyacı vardır. Başarılı olmak için güvenebileceğiniz bir referansa ihtiyacınız var. Daha önce yapılan toplantılardan sonuç alınamamasının çeşitli nedenleri var.. Ancak en önemli sebeplerden biri bu toplantıların referansının olmayışıdır. Bu referans birkaç şeye dayandırılabilir. Çeşitli taraflar arasında mutabakata varılan şeyler… Uluslararası hukuka dayalı olabilir, Birleşmiş Milletler Şartı’na dayalı olabilir, tarafların her birini ilgilendiren bir takım başlıklara dayalı olabilir; Mesela Türk yetkililerin sürekli dile getirdiği konu mülteciler ve terör meselesi. Suriye’nin sürekli dile getirdiği şey ise, Suriye topraklarından çekilme meselesi ve aynı zamanda terör meselesidir. Bu başlıkların dördünde de bir sorunumuz olduğuna inanmıyoruz, ister Suriye başlıkları olsun, ister Türkiye başlıkları. Bazı Türk yetkililerin Suriye başlıklarında duyurduğuna göre, kötü niyet olmadığı sürece sorun olmaması gerekiyor.’’
Cumhurbaşkanı Suriye – Türkiye ilşikileri konusuna değinirken de, ‘’ Bu başlıklar üzerinde anlaşmaya varıldığında, her iki tarafın yetkilileri arasında daha sonra belirlenecek düzeyde bir toplantı yapılarak ortak bir açıklama yapılması gerekiyor. Bu ortak açıklama, ilişkinin geliştirilmesi, geri çekilme, terörle mücadele veya her iki tarafı da ilgilendiren diğer konularda daha sonra atılabilecek adımlara temel teşkil eden ilkeler belgesini oluşturan bir belgeye dönüşüyor’’ diye devam etti.
‘’Bu Belgenin ve bu atıfın önemi, müzakereleri düzenlemesi, herhangi bir tarafın manevra yapmasını veya karamsarlığını önlemesidir. Aynı zamanda girişimcilerin çabalarında başarılı olmalarına yardımcı olmak için güvendikleri bir araç oluşturur. Yani Suriye’nin şu anda bahsettiği aşama, temeller ve ilkeler aşamasıdır çünkü Suriye’nin başarısı, daha sonra alınacak tedbirlerin başarısına hazırlıktır’’ ifadelerini kullanırken Cumhurbaşkanı Esad, ‘’Dolayısıyla bazı Türk yetkililerin zaman zaman Suriye’nin çekilme olmazsa Türklerle görüşmeyeceğiz demesi doğru değil. Bu gerçeklikten uzaktır. Bu konu üzerinde sistematik ve gerçekçi bir şekilde çalışıyoruz. Önemli olan hedeflerimizin net olması ve bu hedeflere doğru nasıl ilerleyeceğimizi bilmemizdir. Atılacak adımlar ne olursa olsun bunların temeli egemenlik olacak, sınırları egemenlik olacak, ölçütü de egemenlik olacaktır’’ değerlendirmesinde bulundu.
Golan halkı, Topraklarında Egemenlik Olmamasının, Vatanseverliğin Halklarının Vicdanından Silinmesi Değil, Değerlerinin Yükselmesi Anlamına Geldiğini Kanıtladı.
Cumhurbaşkanı Esad konuşmasında Golan halkının kararlılığına ve anavatanına olan bağlılığına değinerek ‘’Egemenlik denilince Golan gelir… Golan oğullarının bize birçok ders verdi… Kendi topraklarında egemenliğin olmamasının, vatanseverliğin halkının vicdanından silinmesi anlamına gelmediğini, aksine değerlerinin yükselmesi anlamına geldiğini gösterdiler. Toprak işgal etmenin namus satmak anlamına gelmediğini, vatanseverliğin göstermelik ya da gösteriş değil, köklü bir bağlılık, sadakat ve bağlılık olduğunu ispatladılar. Bize en güzel dersi verdiler; akıl kuşatması, mide kuşatmasından daha tehlikeli ve öldürücüdür. Geçim kuşatması, kıymetli haysiyetle, yüksek ahlakla, aziz bir ruhla, milli değerlerle, fikir ve çözüm üreten bir akılla hafifletilir. Fakat, zihinlerin kuşatılması ise toplu intihara ve milletin siyasi köle pazarında satılmasına yol açmaktadır…Altmış yılı aşkın bir süre uygulanan kuşatma altında direnişle, haksız ilhaklara, faşist Siyonist kimliğe ve zalim işgalciye karşı direndiler. Onlar, konumlarını sağlam bir şekilde belirlediler ve hala da öyleler, kendi yönlerinde kararlılar, kalplerinin atmasına ve ruhlarının Suriye dışında yaşamasına izin vermiyorlar…Onlar, vatanı savunuan, şehitlerimizi ve aileleri, kahraman yaralılarımız, fedakarlık yapan, fedakarlık yapıp iradesi kırılmayan, acılara katlanan, onurunu satmayan her Suriyeli ile Filistin, Lübnan, Irak ve Yemen’deki direniş savaşçıları bizim için kurtuluşa, haysiyete, şerefe ve tam bağımsızlığa giden yolda takip edeceğimiz rehber, misal ve örneklerdir …Bayanlar ve baylar, size önemli ulusal görevlerinizde başarılar diliyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.