Pentagon Belgesi ABD İdaresini Deşifre Etti

WASHİNGTON – ABD’li sivil toplum örgütü Judicial Watch Suriye’deki çatışmaların durumunu ve arka planını detaylıca anlatan 2012 tarihli 7 sayfalık bir belge yayınladı.

Batı’nın “ılımlı muhalefet” söylemi, yine Batı’dan gelen ve sayısı her geçen gün artan, hiç bir zaman öyle bir “muhalefetin” var olmadığı yönündeki itiraflarca çürütülüyor. Bununla da kalmıyor ve “istikrarın tesisi” için, “şaibeli aktörlerle” çalışmanın gerekliliğini de açıkça kabul ediyorlar.

Ortaya çıkan ifşaatlar, Batı hükümetlerinin Suriye politikaları hakkındaki resmi çizgisiyle çelişiyor ve Batı’nın bir taraftan dışarıda şiddet yanlısı aşırıcılara gizli destek verirken, diğer yandan ülke içindeki aşırı boyuttaki kitle denetimini ve sivil özgürlüklere saldırıyı meşrulaştırmak için gelişmekte olan terör tehdidini kullanmasına dair rahatsız edici sorular meydana getiriyor.

Judicial Watch tarafından federal bir dava üzerinden elde edilen ve bu hafta yayınlanan yığınla doküman arasında, 12 Ağustos 2012 tarihli olan ve o tarihte “gizli” olarak sınıflandırılan bir ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) belgesi de bulunuyor.

DIA, ABD Savunma Bakanlığı ve istihbarat topluluğu için çalışan planlamacılara, politika yapıcılara ve operasyonlara askeri istihbarat desteği sağlıyor.

Şu ana kadar medya haberleri Obama yönetiminin, Libya’daki bir terörist kalesinden Suriye’de muhtelif adlandırmalar altındaki örgütlere terörist ve silah tedariklerinden haberdar olduğunu gösteren kanıtlara odaklandı.

Bazı medya kuruluşları, ABD istihbarat topluluğunun IŞİD’in yükselişini öngördüğünü yazdı. Ancak hiçbiri, Batı’nın Suriye’de mezhepçi, Kaide güdümü bir savaşı nasıl da bilerek körüklediğini ortaya çıkaran rahatsız edici ayrıntıları tam olarak görmedi.

Eski bir İngiliz Ordusu ve Londra Büyükşehir anti-terör istihbarat birimi üyesi olan Charles Shoebridge, şöyle konuştu:

“Örgütün, bu belgelerden öğrenilen siyasi eğilimleri göz önüne alınınca, bunlara dair ana vurgunun şu ana kadar, Hilary Clinton’u 2012 yılında Libya’nın Bingazi Kentindeki ABD büyükelçiliğine yapılan saldırı konusunda utandırma çabasına yönelik olması şaşırtıcı değildir. Ancak belgeler, Batı hükümetlerinin ve medyasının Suriye’deki tekfircilere verdiği desteğe dair hayati önemde soruları ortaya koyan, kamuoyuna çok daha az yansımış belgeler de içeriyor.”

Suriye savaşı, sınırlı hedefleri olan sadece Suriye’ye ait yerel bir savaş değil. Sırada İran’ın ve akabinde Rusya ve Çin’in yok edilmesi olan büyük bir planın ilk ayağı. Suriye müdahalesiyle birlikte, Batı, Doğu Avrupa’da, Orta Asya’da bir istikrarsızlık mihveri kurmaya ve yine Güneydoğu Asya’da Çin’in etrafını sarmaya çalışıyor.

Tüm bunlar, dördüncü nesil savaş yöntemlerinin kullanıldığı bir dünya savaşı demek. Bu arada, Batı, savaş planlarını daha az çabayla uygulayabilmek için bir yandan da geçici ödünler vermeye ve kendisine alan açmaya gayret ediyor. Bir yandan, İran’la “müzakerelere hazır” bir Batı imajı çizerken, diğer yandan bu ülkenin kapısının önüne bir vekalet savaşı taşıması bunun güzel bir örneği.

ABD’de ve Avrupa’da yönetimi ele geçirmiş olan büyük sermaye sahipleri, kendilerinin egemenlik isteklerine muhalefet eden her kimse ve neredeyse, onlara karşı savaş açmış durumda.

İşte bu aşağılık komplo kendisini Suriye’de yaptıklarıyla iyiden iyiye ifşa etti. ABD’nin, yıllarca savaştığını iddia ettiği teröristleri açıktan destekleyerek Suriye’nin yıkımı için kullanması, kendi kendine yeteceğini düşünen ve direnmek konusunda gevşeklik gösteren diğer ulusların da Suriye ile aynı muameleye maruz kalacağına işaret ediyor.

Tıpkı CIA tarafından finanse edilen el Kaide’nin son yirmi yıl boyunca ABD tarafından kendi jeopolitik ve ulusal çıkarlarına erişmek için bir ön cephe olarak kullanmış olması gibi, IŞİD’in de Kaide’den başka bir şey olmadığı yönündeki spekülasyonlar yayılırken, buna dair gerçek bir kanıt yoktu.

Kamu çıkarına çalışan bir hukuk kuruluşu olan Judicial Watch’un yayınladığı ve gizli olmaktan çıkmış bir ABD hükümet belgesinin, Batılı hükümetlerin Suriye’yi baltalamak için Kaide’yle ve öteki İslami aşırıcı gruplarla kasten ittifak kurduğunu göstermesiyle, bütün bunlar değişmiş olmalıdır.

Sızdırılan belge, Batı’nın Körfez devletleri ve Türkiye ile koordinasyon içinde, bunun Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) ortaya çıkmasına yol açabileceğini öngörmesine rağmen, Esad yönetimini istikrarsızlaştırmak için şiddet yanlısı İslamcı grupları kasten destekledi.”

Savaşın başlangıcından beri Batı’nın Suriye’deki İslamcı teröristlere verdiği desteğin izini süren güvenlik analisti Shoebridge ise, gizli Pentagon istihbarat raporunun, resmi beyanların kalbindeki ölümcül çelişkileri ortaya koyduğuna işaret etti:

“Suriye krizinin ilk yılları boyunca ABD ve Birleşik Krallık hükümetleri ile, neredeyse ana akım Batı medyasının tamamı Suriye’deki teröristleri ılımlı, liberal, laik, demokratik ve dolayısıyla da Batı’nın desteğini hak eden gruplar olarak sundu. Bu belgeler bu değerlendirmenin altını tamamen oyduğu için, Batı medyasının şimdi, devasa önemine rağmen bunları neredeyse tamamen görmezden gelmesi manidardır.”

Irak Savaşı’nın ilk yıllarında hizmet vermiş olan ve 2000-2004 yılları arasında Quantico müfrezesindeki deniz kuvvetleri merkezinde 9/11 ilk yardım görevlisi olarak yer almış eski bir ABD deniz piyadesi olan Brad Hoff kısa süre önce yayınlanmış olan Pentagon raporunun ilk defa baş döndürücü bir doğrulama sunduğuna dikkat çekti.

Ortadoğu konusunda doğrudan deneyimlere sahip, Teksas’ta bulunan eğitmenler tarafından yayınlanan online bir yayın olan Levant Report editörlerinden Hoff, DIA belgesinin “gerçekçi bir şekilde” bölgede böyle bir Selefi siyasi varlığın yükselişinin “Suriye’de rejim değişikliği için bir araç” sunduğunu söylediğini vurguluyor.

“Doğu Suriye’de bir ‘Selefi Emirliği’nin ortaya çıkması, ‘tam da’ muhalefeti destekleyen (‘Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye’ olarak tanımlanan) dış güçlerin, Esad hükümetinin zayıflaması için istediği şeydir.”

Irak’a doğru genişleyebilecek ve bu ülkede yarılma yaratabilecek bir Selefi yarı-devletin yükselişi bu yüzden ABD istihbaratı tarafından, Batı’nın “Suriye’yi tecrit etme” hedefinin geri tepmesi olabilecek, ancak yine de stratejik olarak faydalı olacak bir şey olarak öngörülüyordu.

Bölgedeki ABD liderliğindeki stratejiyi eleştirenler, koalisyon müttefiklerinin Suriye yönetiminin istikrarsızlaştırmak için İslamcı terör gruplarına kasten kapsamlı destek sunmasını hararetle eleştirdiler.

Buna rağmen Pentagon, bu şekilde hareket ettiğinde Suriye ve Irak’ta aşırıcı bir Selefi kalenin ortaya çıkma ihtimalini öngörmesine rağmen İslamcı isyanı desteklemeye devam etti.

A.A. – M.M.

Check Also

Mikdad: İsrail’in Gazze’ye Yönelik Saldırganlığı Batı’nın İkiyüzlülüğünü Ve İnsani Değerlerden Yoksunluğunu Ortaya Çıkardı

NEW YORK (SANA) –  Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Faysal Mikdad, İsrail’in onuncu aydır Gazze’ye yönelik …