LAZKİYE 03 Ağustos (SANA) – Sayın Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, geçtiğimiz günlerde yangınlara maruz kalan Lazkiye’nin kuzey kırsalındaki ormanları ziyaret ederek, yangınları söndüren ekiplerin bir yiğitlik örneği sergilediğini, muharebenin sadece bir savaş ve silah olmadığını, aynı tehlikeye sahip ve belki de daha zor bir muadili olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Esad ziyeret sırıasında , sivil savunma, itfaiye, orman koruma ve ordu personeline hitaben, ‘’Yaşanan muharebelere benzetilebilecek çok zor koşullarda büyük emekler sarf ettiniz.Teröristler ve gerçek bir savaş var. Orada hava ve aynı rüzgar birlikleri bir yandan diğer yana hareket ettirdi. Az sayıda ve çok çetin arazide ve çok zayıf yeteneklerde durumunuz böyleydi ve kısa bir süre önce diyalog sırasında ortaya çıkan tüm ayrıntılardan bağımsız olarak bu işi anlatmak istersek, En basitinden abartmıyorum, abartmayı da sevmem, bu bir kahramanlıktır.. Orduda, sivil savunmada, sivil toplumda emeği geçen herkes kahramandır ve herhangi biriniz kordon altına alınırdı, bazılarınız kordon altına alınırdı. Gerçekten kahramanca eylemlerin ayrıntılarını duyduk ve Suriye’nin içinden geçmekte olduğu zor koşullar ve gördüğümüz hayal kırıklıkları, hayal kırıklıkları ve doğası gereği herhangi bir nedenle ağlamayı seven insanlar ışığında bir mesaj veriyorlar. Ama savaş anında insan ağlamaz, savaşır ve siz bu imajı somutlaştırdınız ve yiğitlik imajını verdiniz’’ dedi.
Sayın Cumhurbaşkanı Esad ayrıca, ‘’Yiğit ordu derken Suriye vatandaşının yiğit olduğunu ispatlamış olduk, yurttaş yiğit değilse ordu yiğit olamaz, bu yiğitliktir. Bu vatana sadakat ve bağlılıktır. Bu toprağın kendi evi gibi olduğunu ve bu ağaçların onun çocukları, kardeşleri, ailesi, karısı veya kocası, babası ve annesi olduğu hissine sahip olmasaydı, hiçbiriniz fedakarlık yapmaya hazır değildiniz. Aslında bu görüntü iletildi ve rekor bir süre içinde başardınız, ancak arkadaşlarla iletişime geçtik ve bize geç gelen mekanizmalar sağladılar. Ama bu onların suçu değil, yangınların içinden geçtiği koşulların sonucudur’’ ifadelerini sözlerine ekledi.
Sayın Cumhurbaşkanı, ‘’İki aylık zorluklarımız var, bu iki ayda bir kısmından bahsettiğimiz önlemleri güçlendirmeyi daha sonra denemeliyiz ve devlet olarak veya yürütme organı olarak güvenebileceğimiz sistematik bir şey sunmalısınız, çünkü her an bu tür yangınlar çıkabilir. Sorun şu ki, bazı insanlar ya da insanların çoğu yas tuttu ve onun için yas tutmayan kimse yoktu. Ama mesele keder değil.. Çok pahalı bir milli servet bu.. Ağaçlara vuruyor.. Dağlara vuruyor.. Turizmi vurduğu için insanların geçim kaynaklarına vuruyor… Aksine, “hayvanlar, böcekler, kuşlar, vahşi hayvanlar…vb.” biyolojik çeşitliliğini vurur. Tam bir zarar.. Sunduklarınızı sunabilmek hiç de kolay bir süreç olmadı.Ancak yangınlar daha sonra çıkarsa ve biz bunlarla baş edemezsek, o zaman belki yıllar, on yıllar içinde hepimize yansıyacak gerçek bir milli serveti kaybederiz… tüm ülke üzerinde’’ ifadelerini sözlerine ekledi.
Sayın Cumhurbaşkan Beşşar Esad yaptığı konuşmasında, ‘’Hiç şüphe yok ki, bu kez özel kayıplar geçen seferden daha az ve genel kayıplar da birkaç yıl önce geçen seferden daha az. Bu, inisiyatif almadaki tecrübeniz, aceleniz ve hızınızdan kaynaklanmaktadır.Yine de, yanmış alanları nasıl koruyacağımızı düşünmek istiyoruz…Şimdi düşünebiliriz…Geriye kalanları korumak için yanmamış alanları nasıl koruyabiliriz? gerçekte…Bugün yanananı korumak daha önemli çünkü ormanların kendini yenilediğini hepimiz biliyoruz.Zeytin ve diğerleri altı ila sekiz yıl sürer ve sonunda büyürler ve diğer ağaçlar daha az olabilir. Ama bu ağaçların 50 yıla ihtiyacı olabilir, çünkü gelecek nesillerden bahsediyoruz, yani toprakta ve diğerlerinde basit şeyler dışında yaşayıp ölmemiz ve yenilenmenin başlangıcını görmememiz mümkün..Yani yaşlarını bilmediğimiz bu ağaçlar kadar büyümüş bir ağaç görmememiz mümkün’’ sözlerini ekledi.
Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasını şu ifadelerler tamamladı: ‘’ Bu konuşma tarım, valilik ve diğer kurumlarla temasa geçildiğinde geçerlidir. Yeşil ağaçların zararları çabuk ortaya çıktığı için daha açıkta olacağı için, yanıyor bahanesiyle yaklaşmamız ve odunları kesmemiz caiz değildir. Ölü bölgelere gelince, yanmış oldukları için, yani yangın veya yangınlarla parçalanmış olabilecekleri için kimse bunlara dikkat etmez. Bu konu çok önemli, öyle ki, ne zaman olursa olsun bir iki kuşak sonra ormanların canlanmasının önünü açabileceğimizi varsayabiliriz, çünkü bu doğal ortamdır. Çevre bitmeyecek, toprak ölecek, hayvanlar ölecek yıllarca, on yıllarca… Bu değiştirilemeyecek bir kader ama nihai bir kader de değil.Daha sonra ormanlar doğası gereği çevre, toprak ve diğer etkenler sayesinde yenilenir.’’