Türkiye, IŞİD’in Stratejik Derinliğini Oluşturuyor

ŞAM – Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velid el Muallim; Siyonist İsrail’in işgali altındaki Golan toprakları civarında güvenlik çemberi oluşturma çabasının, Lübnan’ın güneyinde ulusal direnişin sayesinde olduğu gibi burada da Suriye ordusu ve halk direnişi sayesinde başarısız olacağını belirtti.

Alem Televizyonu ile dün yaptığı mülakatta Muallim; İsrail’in bu politikalarının oldukça dar görüşlü olduğunu belirtti. İsrail’in Kaide Örgütünün Suriye’deki kolu olan Nusra Cephesi ve daha başka terör örgütlerle işbirliği içinde hayata geçirmeye çalıştığı planlara dikkat çeken Muallim; Suriye ordusu ve halk direnişinin işgal altındaki Golan’da bu planları çökertmek için büyük bir çaba harcadığının altını çizdi.

Suriye’de olup bitenlerin arkasında İsrail’in bulunduğuna bir kez daha vurgu yapan Muallim; İsrail savaş bakanının aleni olarak bunu itiraf ettiğine dikkat çekti. Muallim Siyonist savaş bakanının Nusra Cephesi ve diğer terör örgütlere desteklerini ikrar etmesiyle birlikte ‘IŞİD’in İsrail açısından tehlike teşkil etmediğini’ de söylediğini hatırlattı.

Muallim Suriye’nin dört yıla yakın bir zamandır tam anlamıyla çok yönlü bir savaşa maruz kaldığına bir kez daha vurgu yaptı. Bu savaşta düşman tarafından her şeyin ve her vahşetin mubah olduğuna dikkat çeken Muallim; savaşın birinci dereceden ABD, ikinci dereceden de AB devletleri tarafından bölgedeki taşeron rejimler ve terör örgütleri aracılığı ile yürütüldüğünü söyledi.

Cenevre I ve Cenevre II konferansları konusunda ise Muallim Suriye Arap Cumhuriyeti heyetlerinin bu oturumlarda ‘muhalifler’ olarak adlandırılan ve tümü olmasa da geneli kuklalardan ibaret olan taraflarla değil; sayıları 35’i aşan devletlerle müzakerelerde bulunduklarına vurgu yaptı.

Muallim BM’nin Suriye özel temsilcileri konusunda onların; Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar gibi terörü destekleyen devletleri bu desteklerini kesme konusunda ikna edememe sorunları olduğunu söyledi. Bir diğer sorunun ABD ve müttefiklerinin Güvenlik Konseyinin 2170 ve 2178 sayılı kararlara bağlı kalmamaları olduğuna dikkat çeken Muallim; bu devletlerin tam tersine ‘ılımlı muhalifler’ adı altında teröristlere muhtelif tür destek takdim ettiklerini belirtti.

Yabancı teröristlerin büyük çoğunluğunun ABD’nin denetimi altında Türkiye’den Suriye’ye girdiklerini belirten Muallim; ABD’nin Kaide Örgütünün kolları olan Nusra Cephesi ve IŞİD’in Suriye’de yönetimi düşürebilecekleri yanılgısına düştüğünü söyledi. Muallim fakat IŞİD’in ABD kontrolünden çıkması ve Irak’ın Erbil Bölgesinde ABD çıkarlarını tehdit etmesiyle Washington’un rahatsız olduğuna dikkat çekti.

Muallim IŞİD’in sadece hava bombardımanlarıyla bertaraf edilemeyeceğini, karadan da operasyonlar gerektiğini belirtti. Suriye ordusunun da hem karadan hem de havadan teröre karşı savaştığına dikkat çeken Muallim; Irak ordusunun sadece IŞİD’e karşı savaştığını, Suriye ordusunun ise IŞİD ve Nusra Cephesine ilaveten 70’ten fazla terör örgütüyle savaştığına vurgu yaptı.
Sözlerine devam eden Muallim IŞİD ve diğer terör örgütlerini bertaraf etmek için Suriye’nin hiç kimsenin kara güçlerine ihtiyacı olmadığını belirtti. Çünkü Suriye’de bunu yapabilecek Suriye ordusu ve halk güçlerinin mevcut olduğunu vurgulayan Muallim; Suriye’nin diğer devletlerden beklentisinin sadece terör kaynaklarını kurutmakla birlikte Türkiye ve Ürdün rejimlerini teröristlerin Suriye’ye girişlerini engellemelerine zorlamaları olduğunu ifade etti. Muallim bu durumda Suriye ordusunun hızlı bir şekilde IŞİD ve Nusra Cephesini bertaraf edeceğini belirtti.

Muallim Türkiye’deki rejimin IŞİD’in stratejik derinliğini teşkil ettiğini, Suriye’den gasp ettiği petrol, tahıl ve diğer çalıntılarına da Pazar oluşturduğuna vurgu yaptı. Dolayısıyla IŞİD’e karşı savaşa dahil olmasının mümkün olmadığını ifade eden Muallim; aynı zamanda Türkiye’deki rejimin ideolojik olarak IŞİD ve radikal terörle bağlantıları olduğuna dikkat çekti.

Ürdün konusunda ise Muallim; ekonomik durumundan dolayı ABD ve Arap körfez devletlerinin Suriye’yi yıkma ve parçalama planına dahil olduğunu söyledi. Muallim Ürdün’ün bu tutumlarıyla bir taşla iki kuş vurduğunu, bir yandan ekonomik destek almasıyla diğer yandan da ABD’nin rızasını aldığını söyledi.

Muallim Suriye’nin devlet ve halk olarak kardeş Ürdün halkı ile rejim arasında fark gördüğünü belirtti.

Muallim Suudi Arabistan ile ilişkilerin karşı tarafın arzusuyla kesildiğini belirtirken; Suudi rejimin Şam ve muhtelif bölgelerde sivil yerleşim alanlarını füze ve toplarla gaddarca hedef alan ‘İslam Ordusu’ başta olmak üzere teröristlere desteğinin artık herkes tarafından bilindiğine dikkat çekti.

Mısır konusunda ise Muallim Mısır’ın günümüzde iki seçenekle karşı karşıya olduğunu belirtti. Muallim ilk seçeneğin mevcut konumda zayıf kalması, ikinci seçeneğin ise teröre karşı mücadele ederek Arap aleminde öncü rolünü geri kazanması olduğunu belirtti.Muallim Mısır’da askerleri hedef alan terörün Suriye’yi hedef alan terörün bizzat kendisi olduğuna da vurgu yaptı.

Tarih boyunca halk iradesinin her şeyin üstünde olduğunu, sabreden ve mücadele veren halkın er yada geç zafer kazanacağını belirten Muallim; Suriye halkının da mutlaka zafere ulaşacağının altını çizdi. Muallim Suriye’nin dost ellere dostça yaklaşacağını, düşmana da sırt döneceğini ifade etti.

Muallim mülakatının sonunda Suriye ile Rusya ve İran arasında stratejik ilişikleri olduğunu belirtti. İki ülkeyle de daimi bir koordinasyonun bulunduğunu belirten Muallim; sonuç itibariyle Suriye’nin dostlarına baskı uygulama gibi bir durumu olmadığını ifade etti.

A.A. – R.H.

Check Also

Dördüncü Yasama Turu İçin Halk Meclisi Üyelerinin Seçiminde Oy Verme Süreci Başladı

İLLER (SANA) – SANA muhabirleri, dördüncü yasama turu için Halk Meclisi üyelerinin seçilebilmesi için valiliklerdeki …