ŞAM – Vakıflar Bakanı Muhammed Abdul Settar el Seyyid, öldürme, terör ve katliamları meşrulaştıranların ne semavi dinler, ne ahlaki ilkeler ne de insanlık değerleriyle alakasının olmadığını belirtti.
Bakan el Seyyid dün “Sifo” katliamlarının 100. Yıldönümü münasebetiyle Süryani Ortodoks Patrikliği ve Ermeni Ortodoks Patrikliğine yaptığı ziyaretinde Osmanlıların Suriye’de Süryani, Ermen ve diğer halklara yönelik işledikleri katliamların bütün dünyaya bugün Suriye’de yeni Osmanlıcılar tarafından işlenen katliamların, patlama eylemleri, öldürme ve sabotaj eylemlerinin İslam’ın kendilerinden ve eylemlerinden münezzeh, İslam’ın Hıristiyanlığın ikizi olduğunu her ikisinin de insanlığı mutlu etmek için gökyüzünden indiklerini açıkladı.
Bakan Seyyid, bugün Suriye’de olanların terör ve kanlı eylemlerin bütün dinlerden uzak olduğunu kanıtladığını, İslam’ın da bu suçlardan münezzeh olduğunu açıklayarak, olanların kanlı eylemlerde yeni Osmanlıların finans ettiği ve silahlandırdığı IŞİD, Nusra ve diğer örgütlerden oluşan tekfiri vahhabilik ve kardeşlerini ortaya çıkaranın uluslararası istihbarat olduğunu ifade etti.
Kendi yönünden Antakya ve Tüm Doğu Süryeni Ortodoks Patriği Dünya Süryani Ortodoks Kilisesi Yüksek Başkanı Patrik Mar İgnatius II. Efram, Müslüman’ı ve Hıristiyan’ıyla Suriye halkını birbirine bağlayanın eskiden olduğu gibi şimdi de Suriye’yi koruyanın kendisi olduğunu ve tarih boyunca tek Suriye’nin ailesi olduklarını belirtti.
Patrik II.Efram, Suriye’nin Süryani evlatlarından yarım milyon insanın şehit düştüğünü, Süryani dediklerinde ise ister Antakya, Nusaybin, Reha, Diyarbakır veya Haseke’de olsun söylemek istediklerinin Suriye’nin bütün evlatlarını kastettiklerini, Suriye’yi vatan edinmiş değil asıl Suriyeli olduklarını ve Osmanlı celladının eliyle şehit düştüklerini söyledi.
Sifo katliamlarının yüzüncü yıldönümünü Şam’da kutlama kararını almalarının dünyaya bugün Suriye’de olanların 100 yıl önce olanlardan uzak olmadığını söylemek için geldiğini, o gün başkalarını kabul edemeyen karanlık ideolojilerin bugün de yenilendiğini Osmanlı o zamanlarda nasıl Suriye’ye garip idiyse bugünde tekfiri olduğunu sadece Müslüman olmayanları değil aynı ideolojiye sahip olmayan Müslümanları da tekfir ettiğini vurguladı. Kurbanın ise barışı seven her insan, imanına bağlı her mümin ve karanlık ideolojileriyle bağdaşmayanların olduğuna dikkat çekti.
Kendi yönünden Cumhuriyet Genel Müftüsü Ahmet Bedreddin Hassun, katliamları veya tarihi andığımızda kinleri körüklemediklerini ancak kin ateşini sevgi nuruyla söndürmek istediklerini söyledi.
Müftü Hassun, tarihin kendini insanların hizmetine adanmışları aynı şekilde insanları öldüren, zulmeden ve baskı yapanları da anımsayacağını, Suriye evlatlarının maruz kaldığı söz konusu katliamlarını hatırladığımızda dünyaya semavi dinlerin risalelerini taşımasından dolayı maruz kaldığını, Osmanlıların bu ülkeye geldiklerinde evlatlarından öğrenecekleri yerde Kur’an dili olan Arapça dilini bırakmaya zorladıklarını ve evlatlarını kestiklerini, Şam ve Beyrut’taki 6 Mayıs şehitlerinin de Osmanlılar tarafından işlenen soykırımın kurbanlarından ayrı olmadıklarını vurguladı.
Türk halkını yöneticilerinin yaptıklarından uyararak, hükümetlerinin izni sebebiyle dar görüşlülerin Suriye ile içindeki Kilise ve Camilerini yıkmaları yanı sıra bu kadar kurban düşmesi yetmedi mi? sorusunu dile getirdi.
Kendi yönünden Şam’daki Ermeni Ortodoks Piskoposu Armaş Nalbandiyan, Ermeni halkını kucaklayan Suriye topraklarının mukaddes ve temiz olduğunu, aynı toprakların Suriyeli Ermeni, Süryani, Keldani, Yunan ve Araplardan şehitlerin cesetlerini de bağrında sakladığını vurguladı.
Dünyanın 1915 yılında Osmanlıların Ermeniler hakkında işledikleri katliamlara yönelik suskun kaldıklarını bugün de Suriye’de olanları görmezden gelerek suskun kaldığına işaret eden Nalbandiyan, uluslararası toplumu bugün yeni Osmanlıcıların Suriye’de işledikleri katliamları durdurmasına ve kınama çıkarmasına çağrı yaparak, bu katliamları tanımaya ve işleyenleri sorgulaması gerektiğini çünkü sorgulanmamaları halinde soykırıma desteklerini tekrarlayacaklarını ifade etti.
Bilad el Şam Ulemalar Federasyonu Başkanı Muhammed Tevfik el Buti, Hz Muhammed (a.s)’ın mescid-i Nebevi’de Necran Hıristiyanlarından oluşan heyetini kabulü sırasında bizlere İslam ve Hıristiyanlık kardeşliğinin manasını öğrettiğine dikkat çekti.
Buti, Osmanlı Turan hareketinin İslam’ı kötülemek için katliam üslubunu kullandığına dikkat çekerek Suriye’nin soykırıma maruz kalan halkaları kucakladığına ve güven içerisinde yaşadıklarına işaret eti.
Buti, bugün cereyan edenlerin bizlere o zamanlarda Hıristiyanları öldüren Turan katliamlarını hatırlattığını bugün de Suriye’de hem Müslümanları hem de Hıristiyanları birlikte öldürdüklerini lakin bu katliamlara asi kalarak bu katliamlara karşı zafer elde edeceğini vurguladı.
Kendi yönlerinden Şam Yüksek Enstitüsüne bağlı olan İslami Fetih Enstitüsü Genel Başkanı Hüsameddin Ferfur ile Şeyh Ahmet Kuftaro Kampüsü Genel Başkanı Muhammed Şerif el Savvaf, dün ile bugün olanların birbirine çok benzediğine işaret ederek ordusu ve evlatlarının fedakarlıklarıyla Suriye halkının muhakkak bu kanlı, kinci ve tekfiri saldırıya karşı zafer elde edeceğini ve Suriye’yi bunların ricsinden temizleyeceğini ve ordusu ve yönetimin etrafında kenetlenmesiyle eskisinden daha güzel yerlere getireceklerini vurguladılar.
Vakıflar Bakanı ayrıca, Suryani Sifo katliamı şehitleriyle ilgili belgesel fotoğraf sergisini gezdi.
Bakana bu ziyaretinde Şam Müftüsü Beşir Abdulbari, Şam Kırsalı Müftüsü Adnan el Afyuni ile bazı İslam din alimi katıldı.