NEW YORK – Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velid Muallim, Suriye’deki Amerikan varlığının meşru olmadığını yineleyerek, saldırı mahiyetinde olduğunu ve çıkacağını belirtti.
Rusya Today kanalının kendisiyle düzenlediği röportajda Muallim, Tenef bölgesinde bulunan Amerikalıların terörist IŞİD örgütüne ait artıkları getirdiklerini, Suriye’deki krizi İsrail çıkarına uzatmak istediklerinden, Suriye Arap ordusuna karşı savaşmaları için yeniden eğittiklerini ve gönderdiklerini söyledi.
Suriye İran ilişkilerinin pazarlık konusu olmadığını vurgulayan Muallim, İranlı müsteşarların Suriye’de bulunmalarının Suriye’ye saldırı mahiyetinde olan ve çıkacak olan Amerikan varlığının aksine, meşru olduğunu ve Suriye devletinin isteği üzerine bulunduklarını açıkladı.
İdlib ittifakıyla ilgiliyse Muallim, İttifakın Suriye devletinin bütün toprakları üzerindeki hegemonyasını yaymak için olumlu bir adım sayıldığını dile getirerek, ittifakın İdlib’teki şartları, bir çok bölgede başarısını gösteren uzlaşmalar kanalıyla, barışçıl çözüme hazırladığını ve bütün toprak üzerinde otoriteyi yeniden sağlamak için diğer bütün vesileleri kullanma hakkının devletin elinde olduğunu vurguladı.
İdlib’teki teröristlerin Türkiye kanalıyla geldiklerine geldikleri yoldan da çıkacaklarına işaret eden Muallim, doğu bölgelerindeki tehlikenin şu anda dahilinde meşru bir şekilde bulunmayan Amerikan varlığından kaynaklandığını, o bölgede Suriye demokratik Güçlerine askeri destek sunduğunu, Suriye devletiyle olan diyaloglarını da aksattığını aynı güçlerin ayrıca orada bulunan Suriyeli askerlere saldırdıklarını ve bu saldırının gerekçesiz olduğunu yapanların da bedel ödemesi gerektiğini vurguladı.
Siyasi süreçte Suriye halkına hizmet edecek münasip çözüm bulmak için Rusya Federasyonu ile İran İslam Cumhuriyeti’nin harcadığı çabalarla Astana ve Soçi süreçlerine bağlı olduklarını belirten Muallim, BM Genel Sekreteri Suriye özel temsilcisi Stafan De Mistura’nın çalışmalarının tarafsız olmadığına işaret ederek, eğer tarafsız olsaydı şu anda kendimizi çalışan bir anayasa komitesi önünde bulurduk, sebebin ise çalışmalarına etkisiz bir şekilde tesir eden uluslararası küçültülmüş grup diye adlandırdıkları grubun varlığı olduğuna dikkat çekti.
Muallim, söz konusu grubun Suriye’ye komplonun bir bölümü olan ve halen de öyle olan ülkelerden oluştuğunu ve bu ülkelerin ABD, İngiltere ve Fransa olduğunu vurguladı. Muallim,Suriye’nin muhtelif bölgelerinde teröristlerin ellerinde bulunan silahların hepsinin bu ülkelerin üretiminden olduğuna dikkat çekti.
Tehcir edilen Suriyelilerin vatanlarına geri dönmeleri çağrısını yineleyen Muallim, yurt dışındaki tehcir edilen her Suriyelinin vatanına geri dönmesine çağrıda bulunduklarını ve buna sıcak baktıklarını, kendisine ülkesinin yeniden imarına katkıda bulunması için onurlu bir hayat yanı sıra güvenliğini ve istikbalini temin edeceklerini söyledi.
Muallim, Batının izlediği ve sadık olmadığı korkutma politikaları kanalıyla tehcir edilenlerin geri dönmelerini engellediğini bundan dolayı da esefini dile getirdi.
Hali hazırda Suriye’deki durum konusundaki uluslararası havaları olumlu olarak niteleyen Muallim, Arap ve Uluslararası sahalardaki olumlu havanın sebebinin Suriye’nin son olarak tanık olduğu sahadaki gelişmelerden kaynaklandığını belirterek, BM Genel Kurulu toplantılarına katılan heyetlerin Suriye’den söz etmekten uzak durduğunu, konuşanlarından olumsuz değil olumlu bir şekilde konuştuğuna dikkat çekti.
Suriye’nin hiç kimseye saldırmadığını veya herhangi bir ülkenin içişlerine karışmadığını, Suriye’nin bütün herkesle iyi ilişkiler kurmaya baktığını belirten Muallim, bize saldıran ve içişlerimize karışanların tutumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini vurguladı.
Öte yandan Başbakan yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı, Rusya’nın Suriye’ye vereceğini ilan ettiği S-300 sisteminin savunma sistemi olduğunu hedefinin herhangi dış saldırıya karşı savaş için değil Suriye hava sahasını korumak olduğunu belirterek, Suriye’nin Putin’i aldığı bu kararından dolayı takdir ettiğini, Suriye-Rusya işbirliğinin Suriye konusunda sahada, siyasi ve ekonomik alanda köklü değişiklikler sağladığını söyledi.
S. Şahhut