Muallim: ABD, Suriye’ye Yönelik Saldırıyı Aklamak İçin Kimyasal Silah Kullanımını Bahane Ediyor

ŞAM – Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Gurbetçiler BakanıVelit Muallim, Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’ye yönelik saldırıyı aklamak için kimyasal silah kullanımını bahane ettiğini belirtti.

Muallin Rusya’nın “Uluslararası Hayat” (Life International) dergisinin kendisiyle düzenlediği röportajda,”Suriye’nin Amerikan saldırganlığına ve bu gibi saldırıyı aklamak için kimyasal silah gerekçesinin kullanılmasına, ilk kez maruz kalmadığını” söyledi. Muallim Suriye’nin elinde kimyasal silah bulunmadığını bir kez daha yineledi.

Kimyasal silah senaryosunun üretilmesi ve Suriye devletini bundan sorumlu tutmaya çalışmanın kolay bir iş olduğuna dikkat çeken Muallim İngiltere Güvenlik Cihazları tarafından kurulan ve batılı birçok devlet tarafından finanse edilen  “Beyaz Kasklılar” adlı terör grubunun bu gibi senaryoları düzenleme görevini yerine getirmek için kullanıldıklarına dikkat çekti.

Muallim, Böyle bir senaryonun yasal bir temeli olmadığını, Uluslararası Güvenlik Konseyi’nin görmezden gelerek ve Suriye’nin kimyasal silah kullanmadığı gerçeğine rağmen uygulanacağına dikkkat çekti.

ABD ve müttefiklerinin Suriye’deki hedeflerine ilişkin bir soruya cevaben Muallim: Amerika’nın hedeflerinin sadece kendisiyle ilgili olmadığını bilakis Washington’un Suriye’de uyguladığı İsrail hedefleri olduğunu belirterek, Amerika’nın Suriye’yi bölgede israil işgal varlığına direnen temel ülke, Suriye’nin İran ve Rusya ile stratejik ilişkileri olmasını istemediğini bunun yanı sıra Suriye’nin gelecekteki tüm faaliyetlerini İsrail lehine kontrol etmek istediğini açıkladı.

Suriye’deki krizin çözümü ilgili olarak da Muallim, Suriye’deki siyasi anlaşmayı destekleyen şeyin, diyalog sırasında alınması gereken konumdaki muhalefetle ilgili talimatlar da dahil olmak üzere Suriye meselelerine yabancı müdahaleyi durdurmak olduğunu açıklayarak, söz konusu dış müdahalelerin “nihai şekilde durmasıyla” diyalogun Suriyeliler arasında bir diyalog olacağını ve bunun politik sürecin başarısına yansıyacağını vurguladı.

Yeni bir Suriye anayasasının hazırlanması konusunda ise Muallim: Yeni anayasanın hazırlanması için Anayasa Komitesinin kurulmasına ilişkin anlaşma ve mutabakata varmayı amaçlayan çalışmanın halen ilk aşamasında olduğunu söyledi.

Suriye hükümeti ile “muhalefet” arasındaki ilişki konusunda ise Bakan Muallim, sorunun muhalefetin kendisinde değil, muhalefeti yürütenlerde olduğunu, Suriye’de birleşik muhalefetin olmadığını, muhtelif grupların varolduğunu, arap veya batılı başkentlerde liderlerinin ikamet mekanına göre aktivitelerinin değiştiğini bu esasa dayanarak da her grubun tutumunun ikamet ettiği ülkenin tutumuna göre aldığını vurguladı.

Muallim, muhalefetin kararlarını bağımsız olarak alma yetkisine sahip olmadığını ve Suriye hükümetiyle diyaloğunun kendi isteklerine dayalı olmadığına işaret etti.

Suriye’deki krizin yanı sıra Astana ve Soçi’deki diğer süreçlerin çözümüne yönelik Cenevre sürecinin değerlendirilmesine ilişkin olarak Muallim, Cenevre, Astana ve Sochi arasında niteliksel bir fark olduğunu,

Cenevre’de siyasi sürecin başlatılması gerektiğini, ancak kendisi ve Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Stafan de Mistura’nın Batılı baskılara maruz kaldıklarını, bu yüzden burada önemli siyasi sonuçlara ulaşamadıklarını söyledi.

Muallim, hedeflerin farklı olması nedeniyle Astana’daki durumun farklı olduğuna işaret ederek, Suriye’nin birçok bölgesinde gerilimi azaltmak için koşullar yaratıldığını, bu sürecin bir parçası olarak, en son İdlib olmak üzere bazı bölgelerde anlaşmaların yapıldığına, Astana’nın, Cenevre’den doğal olarak farklı olduğunu ve Cenevre sürecinin Astana’sız yürüyemeyeceğini belirtti

Muallim: “Soçi’ye gelince bu şehir gelişmiş ve olumlu bir ulusal diyalog yeri halini almıştır. Cenevre sürecinin başarısına katkıda bulunacak somut sonuçlarla taçlanmıştır” dedi.

Muallim, terör sebebiyle tehcir olan Tüm Suriyelileri, ülkelerinin yeniden inşasına katkıda bulunmak için Suriye’ye dönmeleri çağrısında bulunarak, hükümetin kendilerine güvenlik ve uygun yaşam koşulları sunacağını vurguladı.

Batılı ülkelerin savaştan sonra Suriye’deki yeniden yapılanma sürecine katılmamaları konusunda ise Muallim: Teröristleri Suriye’nin altyapısını yıkmak için gaza getirdikleri aynı sebepler olduğunu, bu ülkelerin siyasi süreç bitene kadar yeniden yapılanma programının finansına katılmak istemediklerini, hedeflerinin ise saldırdan eylemlerinde başarısız kalmaları ardından aynı siyasi süreci otoritelerine geçirmek olduğunu dile getirdi.

Muallim, teröre karşı savaşta Suriye’nin dostlarına (İran ve Rusya Federasyonu) dayandığına işaret ederek, doğal olarak, yeniden inşa sürecinde onlara ve şirketlerine öncelik verileceğini bunun da, Suriye’ye sundukları fedakarlıklar için vefa anlamına geldiğini ifade etti. Muallim ayrıca bu ülkelerin, yeniden imar sürecine katılmak için uygun imkanlara sahip olduklarını buna ek olarak Çin, Hindistan, Malezya, Brezilya ve Güney Afrika gibi bir grup dost ülkeden şirketlerin Suriye’de yeniden yapılanma programına katılma isteklerini dile getirdiklerine işaret etti.

Suriye’nin Arap ülkeleriyle ilişkileri ve Suriye’nin Arap Ülkeleri Birliğine dönüp dönmeme vizyonu hakkında ise Muallim, bu örgütün 1945’te planlanan formunu kaybettiğini, halihazırda Suriye’nin bu ligden çekilmesi nedeniyle birliğin faaliyetlerinin bir önem arz etmediğini, Suriye’nin diğer Arap ülkelerinin iç işlerine karışmadığını, bütün ülkelere hayır dileklerinde bulunduğunu ve hiçbir ülkenin altyapısının tahrip edilmesine katılmadığını, aynı zamanda bu gibi tutuma bağlı kalmaya hazır olan Arap ülkeleriyle ilişkileri memnuniyetle karşılayacaklarını dile getirdi.

Suriye’deki krizin çözümü ilgili olarak da Muallim, Suriye’deki siyasi anlaşmayı destekleyen şeyin, diyalog sırasında alınması gereken konumdaki muhalefetle ilgili talimatlar da dahil olmak üzere Suriye meselelerine yabancı müdahaleyi durdurmak olduğunu açıklayarak, söz konusu dış müdahalelerin “nihai şekilde durmasıyla” diyalogun Suriyeliler arasında bir diyalog olacağını ve bunun politik sürecin başarısına yansıyacağını vurguladı.

Yeni bir Suriye anayasasının hazırlanması konusunda ise Muallim: Yeni anayasanın hazırlanması için Anayasa Komitesinin kurulmasına ilişkin anlaşma ve mutabakata varmayı amaçlayan çalışmanın halen ilk aşamasında olduğunu söyledi.

Suriye hükümeti ile “muhalefet” arasındaki ilişki konusunda ise Bakan Muallim, sorunun muhalefetin kendisinde değil, muhalefeti yürütenlerde olduğunu, Suriye’de birleşik muhalefetin olmadığını, muhtelif grupların varolduğunu, arap veya batılı başkentlerde liderlerinin ikamet mekanına göre aktivitelerinin değiştiğini bu esasa dayanarak da her grubun tutumunun ikamet ettiği ülkenin tutumuna göre aldığını vurguladı.

Muallim, muhalefetin kararlarını bağımsız olarak alma yetkisine sahip olmadığını ve Suriye hükümetiyle diyaloğunun kendi isteklerine dayalı olmadığına işaret etti.

Suriye’deki krizin yanı sıra Astana ve Soçi’deki diğer süreçlerin çözümüne yönelik Cenevre sürecinin değerlendirilmesine ilişkin olarak Muallim, Cenevre, Astana ve Sochi arasında niteliksel bir fark olduğunu,

Cenevre’de siyasi sürecin başlatılması gerektiğini, ancak kendisi ve Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Stevan de Mistura’nın Batılı baskılara maruz kaldıklarını, bu yüzden burada önemli siyasi sonuçlara ulaşamadıklarını söyledi. Muallim,

hedeflerin farklı olması nedeniyle Astana’daki durumun farklı olduğuna işaret ederek, Suriye’nin birçok bölgesinde gerilimi azaltmak için koşullar yaratıldığını, bu sürecin bir parçası olarak, en son İdlib olmak üzere bazı bölgelerde anlaşmaların yapıldığına, Astana’nın, Cenevre’den doğal olarak farklı olduğunu ve Cenevre sürecinin Astana’sız yürüyemeyeceğini belirtti.

Muallim: “Soçi’ye gelince bu şehir gelişmiş ve olumlu bir ulusal diyalog yeri halini almıştır. Cenevre sürecinin başarısına katkıda bulunacak somut sonuçlarla taçlanmıştır” dedi.

Muallim, terör sebebiyle tehcir olan Tüm Suriyelileri, ülkelerinin yeniden inşasına katkıda bulunmak için Suriye’ye dönmeleri çağrısında bulunarak, hükümetin kendilerine güvenlik ve uygun yaşam koşulları sunacağını vurguladı.

Batılı ülkelerin savaştan sonra Suriye’deki yeniden yapılanma sürecine katılmamaları konusunda ise Muallim: Teröristleri Suriye’nin altyapısını yıkmak için gaza getirdikleri aynı sebepler olduğunu, bu ülkelerin siyasi süreç bitene kadar yeniden yapılanma programının finansına katılmak istemediklerini, hedeflerinin ise saldırdan eylemlerinde başarısız kalmaları ardından aynı siyasi süreci otoritelerine geçirmek olduğunu dile getirdi.

Muallim, teröre karşı savaşta Suriye’nin dostlarına (İran ve Rusya Federasyonu) dayandığına işaret ederek, doğal olarak, yeniden inşa sürecinde onlara ve şirketlerine öncelik verileceğini bunun da, Suriye’ye sundukları fedakarlıklar için vefa anlamına geldiğini ifade etti. Muallim ayrıca bu ülkelerin, yeniden imar sürecine katılmak için uygun imkanlara sahip olduklarını buna ek olarak Çin, Hindistan, Malezya, Brezilya ve Güney Afrika gibi bir grup dost ülkeden şirketlerin Suriye’de yeniden yapılanma programına katılma isteklerini dile getirdiklerine işaret etti.

Suriye’nin Arap ülkeleriyle ilişkileri ve Suriye’nin Arap Ülkeleri Birliğine dönüp dönmeme vizyonu hakkında ise Muallim, bu örgütün 1945’te planlanan formunu kaybettiğini, halihazırda Suriye’nin bu ligden çekilmesi nedeniyle birliğin faaliyetlerinin bir önem arz etmediğini, Suriye’nin diğer Arap ülkelerinin iç işlerine karışmadığını, bütün ülkelere hayır dileklerinde bulunduğunu ve hiçbir ülkenin altyapısının tahrip edilmesine katılmadığını, aynı zamanda bu gibi tutuma bağlı kalmaya hazır olan Arap ülkeleriyle ilişkileri memnuniyetle karşılayacaklarını dile getirdi.

S. Şahhut.

Check Also

İsrail’in Sınır Kapılarına Yönelik Saldırganlığı Sonucu Homs Ve Tartus Kırsalındaki Köprülerde Büyük Hasar Oluştu

TARTUS – HOMS (SANA) –  İsrail’in dün geceki menfur saldırganlığı, Homs’un batı kırsalındaki El Dabusiyah, …