ŞAM – Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı Türkiye hükümetinin politika ve icraatları konusunda Birleşmiş Milletler genel sekreteri ve Uluslararası Güvenlik Konseyi Başkanına eş iki mektup gönderdi.
SANA’nın bir nüshasını aldığı mektubunda Bakanlık Türkiye devlet başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Suriye’ye yönelik politikasının temel hedefinin Suriye yönetimini değiştirmek olduğunu ilan ettiğine dikkat çekti. Erdoğan’ın bu bağlamda hükümetine Suriye’de askeri operasyonlarda bulunma yetkisi vermesi için Türkiye parlamentosuna tezkere takdim ettiğine işaret eden Bakanlık; Erdoğan’ın ‘terörle mücadele ve milli güvenliği koruma’ bahanesi altında Türkiye’yi Suriye’ye yönelik saldırı üssü haline getirdiğini belirtti.
Bakanlık Türkiye hükümetinin tutum ve icraatlarının; BM’nin kurucu üyelerinden biri olan egemen ve bağımsız bir devletin içişlerine müdahaleyi yasak kılan BM misakına açık, aleni ve çirkef bir ihlal teşkil ettiğini vurguladı. Bakanlık Türkiye hükümetinin bu aleni tutumunun aynı zamanda BM’de üye bağımsız ve egemen bir devlete açık bir saldırı teşkil ettiğini ekledi.
Türkiye hükümetinin Suriye’de mevcut krizin başından beri istikrar ve güvenliği sabote etmek, şiddet ve kaosu provoke etmek amacıyla elinden gelen her gayreti gösterdiğini belirten Bakanlık; Türkiye hükümetinin bu düşmanlığının yerine hüsnü civar ve iki kardeş halk arasındaki tarihi ilişkilerden hareketle Suriye’ye yardım elini uzatması gerektiğini ifade etti. Bakanlık fakat ne yazık ki Suriye’deki tekfirci terör örgütleri ile aynı radikal ideolojiye sahip Türkiye hükümetinin söz konusu terör örgütleri için Türkiye’yi temel ikmal ve destek üssüne dönüştürdüğüne dikkat çekti.
Bakanlık eş iki mektubunda Türkiye hükümetinin dünyanın 83’ten fazla ülkesinden gelen teröristlere askeri, lojistik, eğitim, barınak ve her türlü desteği takdim etmesiyle birlikte Suriye’ye girişlerini kolaylaştırdığını vurguladı. Böylece Türkiye’yi Suriye ve halkını hedef alan teröre temel bir üs haline getirdiğini ifade eden Bakanlık; Türkiye hükümetinin Suriye’de akan her damla kanın sorumlusu olduğunu vurguladı. Bakanlık; terör örgütlerine her türlü desteği sağlaması ve terörün yayılmasından sorumlu olması nedeniyle Türkiye hükümetinin ‘terörle mücadele’ iddialarında bulunmasının mümkün olmadığını vurguladı.
Türkiye hükümetinin Suriyelileri katletme, köy ve şehirlerini yıkmakla yetinmediğinin altını çizen Bakanlık; Suriyelilerin kanları ve alın terleriyle sağladıkları başarı ve kalkınmalarını sabote etmeye çalıştığını da belirtti. Bakanlık Türkiye hükümetinin terör çeteleri ve örgütleri aracılığı ile Suriye’deki sanayi kurumları ve fabrikaları söküp yağmaladığına dikkat çekerken; terör örgütleri aracılığı ile Suriye’den çalınan ham petrolü satın almasının terör örgütleri ve çeteleri ile Türkiye yönetimi arasındaki derin bağların en bariz kanıtını teşkil ettiğini vurguladı.
Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı mektubunda ayrıca özellikle IŞİD ve Nusra Cephesi başta olmak üzere terör örgütleri ve çetelere her türlü desteği takdim eden ve etmeye devam eden Türkiye hükümetinin Güvenlik Konseyinin 2170 ve 2178 sayılı kararlarını açık ve çirkef bir şekilde ihlal ettiğini belirtti. Dolayısıyla bu hükümetin kesinlikle ve hiçbir şekilde terörle mücadele ettiğini iddia edemeyeceğini belirten Bakanlık; temelde terörün yayılmasında büyük bir katkı sağladığını söyledi.
Bakanlık Irak’ın Musul kentinde Türk diplomatların rehine alınıp serbest bırakılmaları tiyatrosunun Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ile IŞİD çeteleri arasındaki bağlantı ve ortaklığın derinliğini yansıttığına dikkat çekti.
Ölüm ve yıkıma karşı kararlılık, azim ve fedakarlıkla mücadele eden ve liderini seçimlerle yasal ve meşru bir şekilde belirleyen Suriye halkının kendi geleceğini ve yönetimini seçmede mutlak hakkına sahip olan yegane taraf olduğunun altını çizen Bakanlık; bu halkın hiçbir şekilde ne Türkiye hükümeti ne de başkasına kendi iç işlerine müdahale etmeye izin vermeyeceğini vurguladı.
Bakanlık Suriye halkının günümüzde her zamandan daha çok kendi vatanını ve haklarını savunma kararlılığında olduğunu, Suriye’nin halk ve toprak bütünlüğünün yanı sıra egemenliğini ve bağımsız kararını koruma azminde olduğunun altını çizdi.
Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı Türkiye hükümetinin Suriye’ye karşı pervasız politikası ve tutumlarının Suriye’de kriz süresinin uzamasıyla birlikte Suriyeli kanların akmaya devam etmesinin sorumlusu olduğunu belirtti. Bu politika ve tutumların bölge ve dünya güvenlik barışına büyük bir tehdit teşkil ettiğine dikkat çeken Bakanlık; doğacak faciamsı sonuçlardan Türkiye’nin uzak olmayacağı uyarısında bulundu.
Bakanlık özellikle Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslar arası toplumun; bölge ve uluslararası güvenlik istikrara ciddi bir tehlike teşkil eden Türkiye yönetiminin maceralarına sınır koymak için derhal harekete geçmesi gereğinin altını çizdi. Mektupta Ankara’nın bu tutumlarından caydırılması amacıyla Güvenlik Konseyi ve tüm uluslar arası toplumun birlik içinde etkin, sorumlu ve ciddi bir tutum alması, Ankara’yı yıkıcı icraatlarına son vermeye zorlaması gerektiği vurgulanırken; aynı zamanda Türkiye otoritelerinin terör örgütlerine sınırsız desteğini kesmekle birlikte Suriye’nin içişlerine müdahaleyi durdurmaya zorlaması gereğinin altı çizildi.