ŞAM (SANA) – Yıllar süren tecrit ve çatışmacı yaklaşımların ardından, Suriye bugün dış politikasında niteliksel bir dönüşüm yaşamaktadır. Artık Suriye diplomasisi siyasi şantajın aracı değil, iletişim ve açılımın köprüsü haline gelmiş; ülkeyi savaştan, yeniden yapılanma ve geleceğe güvenle bakma evresine taşımaktadır.
Kurtuluştan bu yana, Suriye diplomasisi ülkenin egemen bir devlet olarak imajını yeniden inşa etmeye başlamış, ulusal karar bağımsızlığını korumak şartıyla, güvenlik ve istikrara katkı sağlayan samimi girişimlere açık bir tutum sergilemiştir.
El İhbariyye kanalına verdiği röportajda Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Asaad Hasan El Şeybani, bu yeni politikanın hatlarını belirleyerek, kurtuluştan sonra Suriye’nin hiçbir eksene dahil olmadığını, kimseyle düşmanlık gütmediğini, dengeli bir diplomasiyle halkının çıkarlarına hizmet eden doğal yerini uluslararası arenada yeniden kazanmayı hedeflediğini vurguladı.
El Şeybani, Suriye diplomasisinin ülkeyi otoriter bir rejim olarak değil, köklü bir devlet olarak temsil etmek için yoğun çaba gösterdiğini, geçmişteki rejimin çıkarlarını korumak adına dengesiz anlaşmalara imza atarak ülkeyi kısıtladığını belirtti. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılımı, Suriye’nin hikâyesini özetleyen ve yeni hükümetin vizyonunu dünyaya duyuran bir dönüm noktası oldu.
Siyasi hareketlilik, Suriye’yi uluslararası platformlarda bir “insani trajedi” olarak anılan ülkeden, bugün “ulusal egemenliğini yeniden kazanan ve zorlukları aşma modeli” olarak gösterilen bir devlete dönüştürdü. Bu yeni siyaset, Suriyelilerin acılarını ve umutlarını yansıtan, geçmişle yüzleşirken ilişkileri onaran bir çizgiye sahiptir.
Yeni dış politikanın merkezinde, ülkenin imajını dış dünyada zedeleyen devrik rejimin mirasının temizlenmesi yer alıyor. “siyasi kabadayılığı” ve komşularla gerginlik politikalarının yerini bugün, diyalog ve yapıcı katılım esasına dayalı bir yaklaşım almış durumda. Böylece Suriye, artık başkalarının çatışma alanı değil, diyalogun etkin bir tarafı olarak uluslararası platformlara dönmektedir.
Rusya ile ilişkilerin yeniden düzenlenmesi, yeni diplomasinin gerçek bir sınavı oldu. Devrik rejimin dengesiz tavizlerle zedelediği ilişkiler, bugün egemenlik ve karşılıklı saygı ilkeleri üzerine inşa edilmekte; Suriyelilerin çıkarları her şeyin önünde tutulmaktadır. Aynı şekilde, Çin’le ilişkiler de yeniden tanımlanmış; eskiden Güvenlik Konseyi’nde eski rejim lehine kullanılan vetoların yerini, Suriye halkının yararına bir anlayış almıştır.
Büyük güçlerle ilişkilerin dengelenmesiyle eş zamanlı olarak, Suriye diplomasisi Arap dünyasına, uluslararası ve bölgesel örgütlere yeniden açılmayı başarmıştır. Bakan El Şeybani’nin ifadesiyle bu dönüş yalnızca protokol düzeyinde bir geri dönüş değil, “devrimin ve acının içinden doğan halkın sesi’nin doğal yerine dönüşüdür. Bu ses, vesayet değil, onur temelinde ülkesini yeniden inşa etmeyi hedeflemektedir.
Yaptırımların kaldırılması ve yeniden imar sürecinde yürütülen diplomatik çabalar, devrik rejimin yıkımının ardından büyük ölçüde sonuç vermiştir. Çoğu yaptırımın kaldırılmasıyla birlikte, hükümet dost ülkelerle iş birliği kanalları açarak mültecilerin onurlu dönüşünü sağlamayı ve yıllarca süren kuşatmanın etkilerini hafifletmeyi amaçlamaktadır. Çünkü barış dönemi, savaş kadar zorlayıcı olup, istikrarı sağlamlaştırmak ve yeniden inşa sürecini hızlandırmak için iki kat emek gerektirmektedir.
Devrik rejimin düşüşüyle birlikte Suriye, açılım, karşılıklı çıkarlar ve ulusal egemenliğin korunması üzerine kurulu yeni bir siyasi döneme girmiştir. Ülkenin Birleşmiş Milletler’deki koltuğu artık halkını temsil edenlere aittir, ona zulmedenlere değil. Bu, hayal ve kutuplaşmalardan uzak, planlı ve istikrarlı bir diplomasi dönemidir. Suriye, bugün kapılarını herkese açık tutarak başarılarını pekiştirmekte; halkının umutlarıyla uyumlu, ülkenin çağdaş ve aydınlık yüzünü dünyaya yansıtmaktadır.