ŞAM (SANA) – Suriye, tarihinde ilk kez bugün Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyor. Bu vesile, tarihin en önemli insani taahhütlerinden biri olan ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948’de Paris’te kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni yeniden hatırlatıyor. Bu beyanname, ilk kez evrensel olarak korunması gereken temel hakları ve insan onuru ile haklarının hangi standartlarla güvence altına alınacağını belirlemiştir.
Şam’daki Konferanslar Sarayı bugün, Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi’nin ortak organizasyonuyla, bakanlar, büyükelçiler, BM temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla Dünya İnsan Hakları Günü’ne yönelik eşi benzeri görülmemiş bir kutlamaya ev sahipliği yaptı.
Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Esad Hasan El-Şeybani, kutlamaların açılışında yaptığı konuşmada, “Suriye’nin kurtuluş günü ile İnsan Hakları Günü gibi iki değerli günü birlikte yaşıyoruz. Bugün, insan onuruna saygı duyan ve onu yücelten bir devlet olarak Suriye’nin yeniden Doğu’nun kalbine ruh kattığını ilan ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
El-Şeybani ayrıca, “Bu gün, devrik rejimin suçlarını ve insan hakları ihlallerini kınamak için yalnızca bir yıllık platform işlevi görüyordu; bugün ise insan haklarını ve insan onurunu koruma alanına dönüşmüş durumda.” ifadelerini sözlerine ekledi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölümü Başkanı Muhammed El-Nsuur, “Suriye’de İnsan Hakları Günü’nü kutlamak üzere bir araya gelmemiz; Suriye halkının gösterdiği çabalar ve Suriye hükümetinin insan haklarına yönelik özenli yaklaşımı sayesinde mümkün olmuştur.” diye konuştu.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Başkan Yardımcısı Nida El-Naşif, Suriye’de İnsan Hakları Günü’nün ülke için insan hakları alanında yeni bir dönemin başlangıcını temsil ettiğini belirterek, “Hükümetle iş birliği içinde bu alanda umut verici ve aydınlık bir gelecek inşa etmeyi amaçlıyoruz.” dedi.
On yıllarca süren baskı ve ihlaller
Suriye, uzun ve acı dolu bir insan hakları ihlalleri geçmişine sahiptir; halkı elli yıldır baskı, zulüm, korku ve güvenlik güçlerinin yaşamlarına ve kaderlerine müdahalesinden muzdarip olmuştur.
1970’ler ve 1980’lerde, devrik rejim Hama, Halep ve Tadmur hapishanesinde on binlerce insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın da hapishanelere ve gözaltı merkezlerine hapsedildiği korkunç katliamlar gerçekleştirdi.
Suriye Devrimi’nin Mart 2011’de başlamasıyla halk özgürlük ve onur talebiyle sokaklara çıktı; ancak bu talep, devrik rejim tarafından tüm öldürme ve yıkım araçları, kimyasal silahlar da dahil olmak üzere kullanılarak kanlı bir savaşla karşılandı. Bu savaş, bir milyondan fazla şehit, yüzbinlerce tutuklu ve kayıp ile milyonlarca yerinden edilmiş ve mülteciye yol açtı.
Uluslararası Af Örgütü daha sonra Esad dönemini “cinayet, işkence, zorla kaybetme ve soykırım da dahil olmak üzere korkunç suistimallerin yaşandığı, insanlığa karşı suç teşkil eden karanlık bir dönem” olarak tanımladı.
Suriye, adalet ve onur yolunda
8 Aralık 2024’te Suriye’de yeni bir şafak söktü ve Saydnaya hapishanesinin dehşetinden, her geçen gün ortaya çıkarılan toplu mezarlara kadar, devrik rejimin işlediği suçların ve ihlallerin boyutunu gözler önüne serdi.
Kurtuluştan bu yana, adalete giden yol, 17 Mayıs 2025’te yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Ulusal Geçiş Adaleti Otoritesi’nin kurulmasıyla başladı; ayrıca, baskı kurbanlarının akıbetini ortaya çıkarmak için çalışan “Ulusal Kayıp Kişiler Komisyonu” da kuruldu. Bu süreç, vatandaşların haklarını koruyacak ve onurlarını güvence altına alacak şekilde yargının reformu ve iç güvenlik güçlerinin geliştirilmesiyle eş zamanlı olarak yürütülüyor.
Zaferin birinci yıl dönümünde, Suriyeliler; barış ve istikrarın geliştiği, hak ve özgürlüklerin korunduğu; eşitlik ve insan onurunu güvence altına alan adil yasaların geçerli olduğu bir gelecek için umut besliyor. Bu gelecek, devrik rejimin baskı, ihlaller ve suçlarla dolu döneminden tamamen uzak bir dönem olacak.