ŞAM (SANA) – Şam’ın 20. Yüzyıl Başındaki Kentsel Mimarisi Fahri el-Barudi Kültür Evi’nde Anlatıldı.
Şam’ın Kanavat semtindeki Fakhri el-Barudi Kültür Evi, tarih araştırmacısı Imad el–Ermeşi’nin “Siyah-Beyaz Şam” başlıklı konferansına ev sahipliği yaptı. Ermeşi, nadir belgelere ve fotoğraflara dayanarak 20. yüzyılın ilk yarısında kente damgasını vuran sivil mimarinin öne çıkan yapılarının estetik ve yapısal özelliklerini yeniden yorumladı.
El-Nasr Caddesi üzerindeki Sati Binası
Şam Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin davetiyle düzenlenen konferansta, Ermeşi önce 1934 yılında Hamidiye Çarşısı girişinde, Adliye Sarayı yakınında inşa edilen eczacı Subhi El-Sati binasını ele aldı. Eski Şam Belediyesi arşivlerinde bulunan resmi planlara göre bina, 1932–1935 yılları arasında mühendis İbrahim Betencane tarafından tasarlanıp inşa edildi.

Ermeşi’nin aktardığına göre yapı, yüksek tavanlı zemin kat ve üç üst kattan oluşuyor. Dönemin Şam mimarisinde alışılmadık bir tasarımla inşa edilen bina, adeta görkemli bir konak görünümü taşıyor. Cephesi, ortaçağ kulelerini andıran yarım yay formundaki iki çıkma ile dikkat çekiyor. Bu çıkmalar, büyük kütleler üzerine oturtulmuş olup üzerlerinde sıra halinde yükselen Şam kemerleri ve mukarnaslar, binaya benzersiz bir mimari kimlik kazandırıyor.
Hassibi Ailesi Binası… 1930’ların Sadelik Anlayışı
Ermeşi daha sonra, 1933 yılında El-Nasr Caddesi’nde, eski Şam Radyosu binası ile Sati binası arasına inşa edilen Hassibi Ailesi Binası’nı anlattı. Karşısındaki “Fernando Arnad’a” binasının kompozisyonunu andırsa da, bu yapının daha sade, daha az balkon ve pencere düzenine sahip olduğu, süsleme açısından ise dönemin mimarisiyle karşılaştırıldığında daha mütevazı olduğu belirtildi.
Bugün binada iki küçük otel bulunuyor; ancak zaman içinde yapılan gelişigüzel müdahaleler yapının özgün mimari karakterine zarar verdi.
Beşir Efendi el-Halabuni Konağı… 1930’ların Canlı Bir Hafızası
Araştırmacı, 1936 yılında Betencane tarafından tasarlanan Halabuni semtindeki Beşir Efendi el-Halabuni Konağı üzerinde ayrıntılı durdu. Yapı iki katlı olarak tasarlansa da inşaat sırasında üçüncü kat eklenmiş, buna rağmen genel mimari bütünlüğü bugün de korunmuş durumda.
Ermeşi, doğu cephesinin eski Hicaz Garı’nın duvarına baktığını, ana girişin ise Halabuni Caddesi üzerinde bulunduğunu belirtti. Kapının üzerinde yer alan “B H” metal harflerinin ilk sahibinin ismini simgelediğini aktaran Ermeşi, yapının mimari değerine rağmen uzun yıllar ihmal edildiğini ifade etti.
El-Cela Caddesi… Resmî Adı ve Halk Arasındaki Kullanım
Konferans, Ermeşi’nin El-Cela Caddesi’nin tarihine dair aktardıklarıyla sona erdi. Araştırmacı, Dr. Nezih Kevakibi’nin bilgilerinden aktararak, caddeye Mayıs 1945 saldırısı sonrası “Britanya Caddesi” adının verildiğini, bu adın 1952’ye kadar kullanıldığını belirtti. Resmî adı El-Cela Caddesi olsa da halk arasında hâlâ “Ebu Rummane Caddesi” olarak anılmaya devam ediyor.
Şam’ın Görsel Hafızasına Yolculuk
Ermeşi, konferans sırasında 20. yüzyıl başlarına ait çok sayıda tarihi fotoğraf da sundu. Bu görsellerin, Şam sivil mimarisinin özgün karakterini belgelediğini vurgulayan araştırmacı, bu kentsel mirasın korunmasının şehir tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtti.
Konferansa Kültür Bakan Yardımcısı Luna Receb, çok sayıda akademisyen, mimarlık öğrencisi ve Şam’ın mimari-tarihi mirasıyla ilgilenen araştırmacılar katıldı.
Son olarak Ermeşi, ele aldığı yapıların Avrupa, özellikle Fransız mimarisinin etkilerini taşısa da avlulu düzen, havuz, kemerler ve süslemeler gibi geleneksel Şam mimarisinin temel öğelerini koruduğunu hatırlattı.