MALULA (SANA) – Başkent Şam’ın yaklaşık 56 kilometre kuzeydoğusunda, Kalamun Dağları’nın eteklerinde yer alan tarihi Malula kasabası, Suriye’nin en özgün kültürel ve ruhani hazinelerinden biri olarak kabul ediliyor.
Kayalara oyulmuş evleri, dar sokakları ve kadim manastırlarıyla Malula, binlerce yıllık bir mirası, yani Hz. İsa döneminde konuşulan Aramiceyi, günümüze taşıyan nadir yerleşimlerden biri olma özelliğini koruyor.
Malula, Aramice’nin hâlâ günlük yaşamda ve dini ritüellerde kullanıldığı, Hristiyan ve Müslüman toplulukların yüzyıllardır yan yana yaşadığı örnek bir yerleşim olarak biliniyor.
Mar Takla Manastırı: Kasabanın Ruhani Kalbi
Malula’nın en tanınan simgelerinden biri, Mar Takla (Azize Tekla) Manastırı’dır. Doğu Hristiyan geleneğine göre Azize Tekla, Aziz Pavlus’un öğrencisiydi ve zulümden kaçarak bu dağlara sığındı.

Yaşadığı ve vefat ettiği kabul edilen yerde inşa edilen manastır, bugün Suriyeli Ortodoks rahibelerin himayesinde olup kutsal emanetlerin korunduğu bir merkez olarak önemini sürdürüyor.
Mar Takla Manastırı, sadece Hristiyan mezheplerinden değil, aynı zamanda azizeyi takva ve koruyuculuğun sembolü olarak gören Müslüman ziyaretçilerden de yoğun ilgi görüyor. Manastır, dua, hac ve kültürel buluşmalar için nesiller boyunca başvurulan bir mekân olma özelliğini koruyor.
Zamana Direnen Dil: Aramice
Malula ile komşu Jubbadin ve Bakha köylerinde Aramice, şarkılarda, dualarda, masallarda ve günlük konuşmalarda hâlâ canlılığını sürdürüyor. Yerel halk, bu kadim dili gelecek kuşaklara aktarmak için uzun yıllardır çaba gösteriyor; dil kursları düzenliyor, eğitim materyalleri hazırlıyor ve sözlü kültürü kayıt altına alıyor.

Bu çalışmalara öncülük eden isimlerden biri de SANA’nın evinde ziyaret ettiği Aramice öğretmeni Joseph Zarour. Zarour, onlarca yıl boyunca yöresel deyimleri belgelemiş, geleneksel kelime hazinesini toplamış ve çocuklara ile yetişkinlere Aramice öğretmek için kapsamlı programlar geliştirmiş durumda.
Zarour’un dersleri, tarih, dilbilgisi ve halk müziğini bir araya getirmesi nedeniyle, ata dilini öğrenmek isteyenler için başlıca başvuru noktası hâline gelmiş durumda. Ayrıca, uluslararası dil canlandırma projelerine katılarak Batı Aramicesinin tehlike altındaki bir kültürel miras olarak korunmasına katkı sunuyor.
Tarihi Birlikteliğin Modeli
Malula’yı benzersiz kılan en önemli özelliklerden biri, Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında yüzyıllardır süregelen uyumlu yaşam pratiği. Ortak kutlamalar, aile bağları ve karşılıklı ziyaretler, kasabanın sosyal dokusunu güçlendiren unsurlar arasında yer alıyor.

Müslümanlar, şifa veya koruma dilemek için Mar Takla Manastırı’nı ziyaret ederken; Hristiyanlar da Müslüman komşularının yerel geleneklerine katılmaya devam ediyor. Günlük yaşamda karşılıklı saygı ve dayanışma, bölgenin çok kültürlü karakterini yansıtan güçlü bir örnek teşkil ediyor.
Direnç ve Yeniden Doğuş
Son yıllarda zorlu dönemler yaşayan Malula, halkının güçlü bağlılığı sayesinde kimliğini yeniden inşa etmeye devam ediyor. Yerel yönetim ve halk, hasar gören kiliseleri, evleri ve arkeolojik alanları onarmak için yoğun çaba gösteriyor; böylece kasabanın tarihî dokusu ve ruhu yeniden canlanıyor.
Bugün Malula, kültürel direncin ve toplumsal birliğin bir simgesi olarak öne çıkıyor. Aramice mirasına sahip çıkan, manastırlarını onaran ve ortak yaşam geleneğini koruyan halkı, kasabanın yüzyıllardır süregelen kimliğini geleceğe taşımaya kararlı.
Suriye Dağlarından Evrensel Bir Mesaj
Malula, yalnızca bir turistik mekân ya da tarihin donmuş bir sahnesi değildir; çok kimlikli toplumların bir arada barış içinde yaşayabileceğini gösteren canlı bir tanıklıktır.
Kadim Aramice dualarında, Azize Tekla’nın ikonası önünde yakılan mumlarda ve komşular arasındaki günlük dayanışma örneklerinde Malula’nın evrensel mesajı daima duyulur: “Çeşitlilik bir zenginliktir; birlikte yaşamak ise korunması gereken bir mirastır.”