Esad Rusya Today TV’ye: Rusya’nın Gücü, Uluslararası Dengeyi Yeniden Kuruyor.. Suriye, Topraklarına Herhangi Tük İşgaline Direnecek

ŞAM – Cumhurbaşkanı Beşar Esad, “Rusya Bugün” kanalına verdiği bir röportajda, Rusya’nın NATO’nun genişlemesi meselesiyle ilişkilendirilemeyecek bir savaşla karşı karşıya olduğunu, bunun yerine komünizmden ve Birinci Dünya Savaşı’ndan önce bile durmayan sürekli bir savaş olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı, bugün Rusya’nın gücünün, kaybedilen uluslararası dengenin yeniden kurulmasına katkıda bulunduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı, Rusya, Suriye’nin bir müttefiki ve savaşını kazanırsa uluslararası sahnede daha fazla güç kazanacak ve bu Suriye’ye fayda sağlıyor” dedi.

Cumhurbaşkanı ayrıca, Rusya’nın gücü, kaybedilen dünya dengesinin kısmen de olsa düzelmesine katkıda bulunuyor ve bu istenilen denge küçük ülkeler üzerinde olumlu etki yapacak, Suriye de bunlardan biri” dedi.

Cumhurbaşkanı Esad, ” İşgal edilmiş topraklar varken ilk aşamada halk direnişi olacaktır.. Tabii ki bu Suriye ordusunun bulunduğu yerlerde olacak ve Suriye’nin her yerinde mevcut değildir.. askeri koşullar doğrudan çatışmaya izin verdiğinde bunu yapacağız.. İki buçuk yıl önce Suriye ve Türk orduları arasında bir çatışma meydana geldi ve Suriye ordusu Suriye topraklarına giren bazı Türk hedeflerini imha etmeyi başardı.. Askeri imkanlar izin verdiği ölçüde durum aynı olacaktır.. Onun dışında halk direnişi olacaktır” dedi.

Röportajın tam metni:

Önsöz Spiker:

Sevgili izleyiciler, News Maker programının Suriye’nin başkenti Şam’dan gelen özel programına hoş geldiniz. Bu bölümde Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı ağırlıyoruz. Sayın Başkan, RT’ye hoş geldiniz ve bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz.

Başkan Esad:

Sizler Suriye’ye hoş geldiniz. Şam’a hoş geldiniz.

Spiker:

Çok teşekkürler

İlk soru:

Sayın Başkan, uluslararası arenada en çok öne çıkan konudan başlayarak ve belki de burada ARABIC.RT.COM sitesinde takipçilerimizin sorduğu soruyu kullanacağım. Şam, Ukrayna’daki Rus özel askeri operasyonunu neden destekledi?

Başkan Esad:

Çeşitli nedenleri var, Rusya Suriye’nin müttefiki ve Rusya, bazılarının inandığı gibi NATO’nun genişlemesi konusuyla bağlantılandırmadığım bir savaşa maruz kalıyor. Bu savaş komünizmden ve I. Dünya Savaşı’ndan önce bile durmadı. Devam eden bir savaş ve Rusya’nın buradaki rolü uluslararası dengenin bir parçası olarak çok önemlidir. Rusya’ya iki açıdan bakabiliriz: bir savaşı kazanan veya dünya sahnesindeki siyasi konumu güçlenen müttefikin açısı, o zaman bu bizim için karlıdır. Öte yandan Rusya’nın bugünkü gücü, kısmen de olsa kaybettiği uluslararası dengenin yeniden tesis edilmesinden ibarettir ve aradığımız bu denge öncelikle küçük ülkelere yansır, Suriye de bunlardan biridir. En azından diğer yasal ayrıntılara girmeden sebep, ama şimdi stratejik konuşuyorum.

ikinci soru:

Rus yetkililer diyor ki: Bu, Yeni Dünya Düzeni’nin savaşıdır. Sayın Başkan, bunu çok kutuplu bir dünyanın son sancıları olarak mı değerlendiriyorsunuz, yoksa Amerikan hegemonyasının önünde daha gidilecek uzun bir yol var mı?

Başkan Esad:

Bazıları bu savaştan bahseder ve onu, bazılarının Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra başladığını varsaydığı tek kutuplu sistemin sonu bağlamında ele alır. Bu yanlış bir ifadedir ve Varşova ve Kuzey Atlantik Paktları meselesinden ve bir ittifakın yokluğundan bahsedersek, siyasi anlamda konuşursak, Güvenlik Konseyi’nin Batı tarafından kontrol edildiğini konuşursak, kısmen doğrudur. Güçler ve özellikle ABD tarafından yönetiliyor, ancak gerçek şu ki, tek kutuplu sistem, doları parasal olarak dünya lideri yapan Bretton Woods konferansında somutlaşan II. Dünya Savaşı’ndan sonra başladı. Artık askeri açıdan daha önemli, ya da belki de abartmamak için eşit derecede önemlidir ve daha da önemlisi, doların durumu başta olmak üzere bu savaşın ekonomik sonuçları meselesidir. Savaşın sonucu ne olursa olsun, dolar küresel ekonomiyi yönetmeye devam ederse hiçbir şey değişmeyecek.

Üçüncü soru:

Birçoğunun Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyaya şantaj yaptığını söylediği dolardan ve onunla aynı fikirde olmayanlardan bahsederken. Batı’nın Moskova’ya karşı bu ekonomik savaşını nasıl gözlemliyor veya takip ediyorsunuz? Burada Suriye’yi etkileyen ekonomik abluka ile karşılaştırmak caiz midir?

Cumhurbaşkanı Esad:

Doların konusu gasp değil, hırsızlıktır, çünkü Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan taahhüdü, bu doların bir altın dengesi ifade edeceğiydi ve yetmişlerin başında, Nixon günlerinde ABD, doları altından ayırma kararı aldı. Dolayısıyla değeri olmayan bir kağıt oldu. Ama ABD tüm dünyadan istediği her şeyi değersiz bir kağıtla satın alabilir. Bu hırsızlıktır ve bu hırsızlık tüm dünya için geçerlidir. Bugün ABD faiz oranını artırdı ve bu nedenle diğer tüm para birimleri düştü ve ekonomik olarak zayıf olan ülkeler etkilendi.

Evet, bu bir kuşatma aracıdır, dolar küresel bir para birimi olduğu sürece ve bu dolar Amerikan bankalarından veya sözde ABD Federal Rezervi’nden geçtiği sürece, bu doların otoritesinin altındasınız ve dolayısıyla hepiniz bu doların otoritesi altındayız. Bir devlet olarak, bir ülke olarak, bir halk olarak, bir toplum olarak, bir ekonomi olarak geleceğiniz Amerika’nın insafına kalmış. Elbette, kesinlikle ablukanın bir parçası ve bu dolar olmadan Amerika herhangi bir şekilde bir süper güç olmayacak.

Dördüncü soru:

Sayın Cumhurbaşkanı, Moskova’ya yönelik Batı yaptırımları ile Şam’ın tanık olduğu karşılaştırmayı size sordum, karşılaştırma ne ölçüde yapılıyor?

Cumhurbaşkanı Esad:

Kuşatmaya gelince -dolar dışında demek istiyorsun- elbette zihniyet aynı çünkü zihniyet hegemonya zihniyeti, sömürgecilik zihniyeti, kibir zihniyeti. Belki de birkaç on yıl önce olduğu gibi, Batı’nın dünyanın ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olduğuna inanıyorlar. Bugün, Rusya, Çin ve diğer birçok yükselen ülke için durum değişti. Biz kuşatıldık, ancak temel ihtiyaçların çoğunu Batılı ülkelerden getirmiyoruz, onlarla ilişkilerimizi kestik. Aynı zihniyet başarısızlık da aynı olacak çünkü Amerika’nın müsamahakarlığından bağımsız olarak herhangi bir ülke hayatta kalmak ve büyümek için temel gereksinimleri sağlayabilir.

Beşinci soru:

Belki Rus vatandaşı için olumlu bir mesajdır ama Sayın Başkan, Suriye vatandaşından ve ekonomik olarak yaşadığı tüm bu zorluklardan da bahsedelim. Bu krizin, liranın çöküşünün, zor yaşam koşullarının ve diğer zorlukların tek nedeni yaptırımlar mı?

Cumhurbaşkanı Esad:

Hayır, asla, ben her zaman bu noktaya açıkça odaklanıyorum, ablukanın sorunun bir parçası olduğunu söylüyorum çünkü abluka maliyetleri artırıyor ve ekonomik süreci yavaşlatıyor. Doğru ama başka küresel sebepler var. Korona kriziyle ilgili nedenler var mesela Batı artık tüm sorunları Ukrayna savaşı ve özellikle Rus politikası sonucu ortaya koymak istiyor. Hükümet planları ile ilgili nedenler ile şirketlerin sorumlu olabileceği genel ekonomik durumla ilgili nedenler arasındaki kuşatma, belki de farklı toplumlardaki vatandaşların alışkanlıkları ekonomik duruma bazen olumsuz ve olumlu katkıda bulunur.

Müdahale:

Yolsuzlukla ilgili kısım da mı?

Cumhurbaşkanı Esad:

Aynen, ekonomi konusunun yönetim dahil birçok faktörü var.

Altıncı soru:

Suriye’deki yolsuzlukla mücadele planlarınız üzerinde biraz duralım mı?

Başkan el Esad:

Savaş durumundaki çoğu ülke, temellerin çoğunu ertelir ve yolsuzlukla mücadele bunlardan biridir. Suriye’de gerçek, bizim bakış açımız tamamen farklıydı, çünkü savaş durumunda, yolsuzlukla daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor, basit bir nedenden dolayı, çünkü savaş devlet kurumlarını zayıflatıyor ve devlet kurumları zayıfladığında yolsuzluk yayılır.Bu doğal bir şeydir.Bu savaşın başlangıçlarından biridir ve Suriye’ye özgü değildir.Yolsuzlukla mücadele etmek için daha fazlasına ihtiyacınız var. Yolsuzlukla mücadeleye daha çok odaklandık ve yolumuza devam ediyoruz ama elbette engeller de vardır. Savaş, kendisi bir engeldir. Devlet kurumlarının savaş nedeniyle zayıf olması da bir diğer engeldir.Çok geliştirilmesi gereken idari sistem yolsuzlukla mücadelede en önemli unsurdur.Biz bu süreci metodolojik olarak yürütüyoruz. , ancak içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle yolsuzlukla mücadele konusundaki hırslarımıza ulaşabileceğimiz anlamına gelmiyor.

Yedinci soru:

Suriye halkı sizin şahsınıza olan güvenini tazelediğinden beri Sayın Cumhurbaşkanı, sloganınız ya da kampanya sloganınız “Hareket İçin Umut” idi. Burada soruyoruz: Gerçekten ne kadar diriltebiliriz Suriye’nin petrol kaynakları olmadığı için bu umut diğer tarafların kontrolünde, onu konuşacağız.Bir de buğday imtihanı ve diğer zorluklar var. Ne yapabilirsiniz Sayın Başkan?

Başkan el Esad:

İlk olarak sözleriniz doğru, umut önerdim çünkü hayal kırıklığı var, çünkü hayal kırıklığı görüyorum, umut önerdim ve hayal kırıklığı vakaları olmasaydı bu konuyu gündeme getirmezdik. İkincisi, bu slogana gelince, bu bir slogan değil, bir çözüm başlığıdır, çözüm değil. Beklemekle umut getiremeyiz. Umut arıyorsak ve bu, herhangi bir insanın ıstırap varken umut araması doğalsa, çözüm üretmekse, üretim için araçlarımız var mı? Aletlerimiz var tabii, aletlerimiz olmasa devlet devam etmezdi. Suriye’de tıp hizmetlerdeki düşüşe rağmen bedava, eğitimin şartlara göre düşmesine rağmen eğitim ücretsizdir, destek mevcuttur, bu desteğin yüzdesindeki düşüşe rağmen halen varlığını sürdürmekte, tüm bu temel hizmetler hala var, politikalarımızı değiştirmediler. Savaş sırasında büyüyen, kurulan veya kurulan yeni tesisler var mı? Tabii ki var, vatanını seven, bu şartlar altında yatırıma uygun olmayan riskler alan insanlar vardır.

Sekizinci soru:

Suriye vatandaşından ne isteniyor? Günlük ihtiyaçlarını, bu hayatın bozulmasını ve kendisine milli sayılan bu meseleyi nasıl uzlaştırabilir?

Başkan el Esad:

Bugün üretim için ana nedenin veya ana zorluğun ne olduğunu belirlememiz gerekiyor mu? Üretimin tüm geçim ve hizmet sorunlarının çözümü olduğu konusunda hemfikirsek, o zaman asıl engelin ne olduğunu görmeli miyiz? Asıl engel elektrik, yani geçtiğimiz yıl boyunca ve bu yıl boyunca asıl odak noktası kuşatma altındaki elektrik sorununun nasıl çözüleceğiydi, çözümlere ulaştık, diyelim ki 2022 yılı bir iyileşmeye tanık olacak. elektrik alanında ve bu üretime yansıyacak.. Sorun belli, çözümü de belli.. Bu çerçevede hareket ediyoruz ama tavanı çok yükseltmemeliyiz, sorunların çözüleceğine inanıyoruz. Hayır, bir gelişme olacak ve bu gelişme kademeli ve bize karşı gelen durumlar olduğunu bilmeliyiz. Geliştirme alanında attığımız her adımı vurmaya yönelik girişimler var ama her vakayı kendi içinde ele almalı ve sürekli çözümler bulmalıyız. Bu savaşın bir parçası, ama umut var dediğimde, Suriye’deki büyümeyi baltalamak için dışarıdan gelen tüm bu girişimlere karşı araçlarımız ve kabiliyetimiz var demektir.

Dokuzuncu soru:

Bu girişimler siyasi reformlar için de geçerlidir.. Belki burada Anayasa Komisyonu’ndan bahsediyorum.. Sizce neden çalışmalarında ilerlemiyor?

Başkan el Esad:

Hayır, bu kuşatma ile kesinlikle ilgisi olmayan başka bir konu, bu tamamen farklı bir konu. Anayasa komitesinden bahsedecek olursak, yapılması gereken bir anayasaya ulaşmak, Anayasa – zannedildiği gibi – Suriye halkının arzularını, ahlakını, özlemlerini ve kültürünü bu toplumdaki çeşitli kesimler ve akımlar arasında bir uzlaşma olarak ifade ediyor. Bu sonuca varmak istiyorsak mantıklı bir şekilde Suriyeliler arasında bir diyalogdan bahsediyoruz, bu durumda iki taraf olduğunu varsayarsak “Suriye-Suriye” diyelim ama önemli olan Suriye tarafları. Anayasa Komisyonu meselesinde iki partiden bahsediyoruz: Birincisi Suriye hükümeti tarafından önerildi ve Suriye hükümetini temsil etmiyor ve onun bir çalışanı değil ve bu nedenle diplomatik çalışan değiller, ancak onlar tarafından onaylanıyor veya Suriye hükümetinin bakış açısını temsil ediyor, Bir parti daha Türkiye tarafından atandı. Mantıklı soru şu: Suriye tarafı ve Türk tarafı ile Suriye-Suriye diyaloğu nasıl olabilir? Sorun burada yatıyor, bu yüzden hiçbir şeye ulaşamıyoruz, çünkü birinci taraf Suriye halkının isteklerini ifade ederken, diğer taraf sadece Türk hükümetinin isteklerini ifade ediyor.

Onuncu soru:

Ancak Sayın Başkan, karşı tarafın ne söylediğini konuşmakta bir sakınca yok. Suriye hükümetinin, cumhurbaşkanının yetkilerine müdahale edecek şekilde Anayasa Komisyonu’nun geleceğinden korktuğunu söyleyenler var. Cevabınız nedir?

Başkan el Esad:

Sorun yok, Suriye anayasası ne cumhurbaşkanının, ne hükümetin ne de iktidar partisinin bakış açısını ifade etmiyor, Suriyelilerin bakış açısını oybirliğiyle ifade ediyor. Suriyeliler tarafından kabul edilen her şey doğrudur ve herhangi bir biçimde gelen herhangi bir devlet yeni anayasada belirtilen şekilde hareket etmelidir. Bu sabit bir meseledir, halkın isteklerine ters düşen bir anayasa ile istikrar olmaz. Bu nedenle, şimdi veya daha sonra, ya da başka herhangi bir durumda Anayasa Komitesi’ne ulaştıkları herhangi bir şey, bir halk referandumuna havale edilmelidir, anayasa yapmak için hükümete gelmeyecektir.

On birinci soru:

Bu genel afta belki de hedef Suriyeliler arasında fikir birliğine varmak ve 7. Kararname’den bahsetmek de mültecilerin Suriye’ye dönüşünün ve diğer reform kararlarının kapısını araladı. Bununla birlikte, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın iktidarda olmasına karşı çıkan ve muhalefet eden herkesin vatan haini olarak muamele göreceğini söyleyen eleştiriler var.

Başkan el Esad:

Hayır, Suriye’de yasalarımız var ve sözde bir “siyasi tutsak”ımız yok. Siyasi mahkum kelimesi yoktur.Ulusal varsayımlar vardır.Siyasi özgürlüğün ulusal varsayımları çiğnemek anlamına geldiği fikrine karşı dikkatli olmalıyız. Biri gelip neden işgal altındaki toprakları “İsrail”e teslim etmiyoruz diyebilir?! Bu konu kanunen hesap sorulmalıdır, bu siyasi değil milli bir meseledir. Diğer durumlarda, durum aynıdır. Cumhurbaşkanına muhalefete gelince, şu anda birçok politikada benimle aynı fikirde olmayan çok sayıda Suriyeli var.Kişiye, hükümete muhalefet başka, ulusal varsayımlara aykırı davranmak başka. Kim başkana karşı çıkarsa cumhurbaşkanına karşı çıkar.Sorun yok.Kişisel olarak beni etkilemez.Bu doğru değil.

Yorum:

Bu Kürt güçleri için de geçerli mi?

Başkan el Esad:

Kürt meselesi başkadır. Kürt meselesi, ulusal anlamda ele alırsak, Suriye’de tarih boyunca var olan bir milliyetçiliktir ve bu milliyetçiliğin en büyük kısmını vatansever insanlar oluşturmaktadır. Ama Arapların bir kısmı olduğu gibi bir kısmı da var ve çeşitli tabakalardan Arap olmayanların bir kısmı da kendilerini, özellikle Amerikalılar için ajan konumuna koyuyorlar. Buradaki sorun hiçbir şekilde ne cumhurbaşkanı ne de siyasi muhalefet sorunuyla ilgili değil, Suriye anavatanının birliği sorunuyla ilgilidir. Federasyonlar çerçevesinde kantonlar çerçevesinde birden çok ulusa sahip olma meselesinin gündeme getirilmesi, bunun bir bölünmenin başlangıcı anlamına geliyor, fakat ulusal birlik çerçevesinde Suriye çeşitliliği varken, Suriye çeşitliliği olumlu baktığımız bir zenginliktir. Etnik, ulusal, dini ve mezhepsel çeşitlilik, bu Suriye toplumunu zenginleştiriyor, tam tersi değil, ama yanlış çerçevede sunulduğunda ülke için bir lanete dönüşüyor ve buna izin vermeyiz.

Yorum:

Kapı, Amerika Birleşik Devletleri ajanı olarak nitelendirdiği kişiler dışında, diyaloga açıktır.

Başkan el Esad:

Bazen müşterilerle konuşmamız bile gerekiyor.

On ikinci soru:

Ancak özellikle petrol kuyularını Amerikan desteğiyle kontrol eden veya kontrol eden Kürt güçlerine odaklanmak istiyorum. Buradaki görüşünüz nedir ve Şam’ın mülkünü ve topraklarını geri almak için belgeleri nelerdir?

Başkan el Esad:

İşgalin, herhangi bir ülkedeki herhangi bir işgalin veya herhangi bir işgalin sorunu, ordu ne kadar büyük olursa olsun işgalin kendisi değildir.Sorun işgalciyle birlikte giden ajanlardır, sorun burada ve Suriye’de de bu var.Suriye toplumunun birliğine karşı onun adına Amerikalıların yetkisi altında çalışan güçler var. Bu durumda doğal tepki – ve bu doğu bölgelerindeki bölgelerde gördüğümüz bir şey – vatandaşların büyük çoğunluğunun işgalciye ve ihanete yönelik sapmaları kabul etmemesidir, dolayısıyla bu güçlerle vatandaşlar arasında çatışmalar başladı, istihdam olduğu sürece işgalci güçlü kalacaktır. Olması gereken ilk şey, ajanların temizliği.  Bu ajanları zayıflatırsanız, işgalci otomatik olarak çıkar çünkü halk direnişi ona karşı olacaktır, bu yüzden askeri yeteneklere sahip olmadığınızda herhangi bir işgalle karşı karşıya kalmanın çözümü halk direnişidir, çözüm budur.

On üçüncü soru:

Burada sadece Amerika’nın meydan okumasından bahsetmiyoruz, bir de Suriye topraklarının içine uzanan güvenli bölge oluşturma arayışını gizlemeyen Türkiye var, bunu önlemek için planlarınız neler?

Başkan el Esad:

Aynı bağlamda, eğer işgal olursa, ilk aşamada halk direnişi olacak, elbette Suriye ordusunun bulunduğu yerlerde ve Suriye’deki tüm bölgelerde mevcut değil ve askeri koşullar doğrudan çatışmaya izin verdiğinde bunu yapacağız. Bu, iki buçuk yıl önce oldu, Suriye ve Türk ordusu arasında bir çatışma çıktı ve Suriye ordusu, Suriye topraklarına giren bazı Türk hedeflerini imha edebildi, durum, halk direnişinin olması dışında, askeri yeteneklerin izin verdiğiyle aynı olacak.

On dördüncü soru:

İdlib ne olacak? Onun durumu hakkında fikriniz nedir?

Başkan el Esad:

İşgal altındaki herhangi bir toprak gibi, Suriye’nin askeri ve siyasi kurtuluş planlarına tabidir. Bu mesele halledilir, hem Türk’ün ne hem teröristin işgal ettiği topraklar zamanla özgürleşecektir.

On beşinci soru:

Ancak tüm bu çetrefilli dosyalar ışığında yeniden imardan bahsedenler var, bunun için acil planlar var mı? Katılma isteklerini ifade etmiş olabilecek herhangi bir ülke var mı? Ayrıca Sayın Başkan, bu dosya ile BAE’nin başkenti Abu Dabi’yi ziyaretiniz arasında bir bağlantı gören de var.

Başkan Esad:

Farklı Arap ülkelerinden -ülkelerden değil- arzularını dile getiren şirketler var, tabii ki, Suriye’ye yatırım yapabilecek herhangi bir şirket üzerinde Batı’nın yaptırımları yoluyla ciddi baskılar olduğunu akılda tutarak.. bu nedenle birçoğu için bu süreç yavaş ve riskli olacak, buna rağmen Suriye’de yaptırımları aşarak yatırım yapmak için çalışmaya başlayan şirketler var. Ancak geniş anlamıyla yeniden yapılanmadan bahsetmek istersek, mevcut durumun, ne siyasi ne güvenlik ne de ekonomik durumun geniş anlamda yeniden yapılanmaya izin verdiğini söyleyemem. Bununla birlikte, bir kısmı yatırımcılar, şirketler ve tesislerini yeniden inşa eden kişiler aracılığıyla dar bir çerçevede de olsa yeniden yapılanma süreci başladı. Diğer kısım ise devletin bazı büyük şehirlerde ekonomik hayatın ana arterlerini yeniden inşa etmek için yaptıklarıyla ilgilidir.

On altıncı soru için:

Suriye’nin anlatıldığı gibi geniş kapıdan dönüşü Abu Dabi’ye yaptığım bu ziyarette durmak istiyorum. Bunu nasıl görüyorsunuz?

Başkan el Esad:

Geniş kapının nasıl tanımlandığını bilmiyorum ve dönüş kelimesi ne anlama geliyor? Biz ayrılmadık, Suriye aynı pozisyonlarda, aynı koşullarda, kendi yöntemiyle, ilke ve vizyonlarına göre davranarak yerinde kaldı. Ama şunu söylemek isterim ki savaş sırasında Suriye-Arap ilişkileri içerik olarak pek değişmedi. Arap ülkelerinin çoğu Suriye ile ilişkilerini sürdürmüş, Arap ülkelerinin çoğu Suriye’ye manevi olarak destek olmuştur.

Yorum:

Yani diplomatik misyonlarını geri mi çekti?

Başkan Esad:

Evet, diplomatik misyonlarını geri çekenler bile hiçbir şey yapamadan ilişkiyi sürdürdüler ve Suriye’ye karşı olumlu duygular beslediler. Bazı biçimsel değişikliklerde durum şimdi aynı, bu ilişki için daha açık bir şekilde, belki bölgesel ve küresel ve diğer koşulların değişmesi ile bu ilişki için – onlar adına konuşamam – içerikte büyük bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum, büyük değişiklik formda.

On yedinci soru:

Açıkça soralım. İçinde bulunduğu krizde Şam’ı terk eden ülkelere karşı Şam’dan bir kin yok mu?

Başkan el Esad:

İlk olarak, nefret bir zayıflık işaretidir. İkincisi: Nefret, ülkelerle ilişkilerde hiçbir şeye, olumlu sonuçlara yol açmaz. Üçüncüsü: Ülkelerin ve halkların yaptığı politika hataları arasında ayrım yapmalıyız, Arap-Arap ilişkileri, yani halk arıyoruz. Nefret yok. Dördüncüsü: Arap ülkelerinin şartları olduğunu biliyoruz, pek çok yönden hayır diyebiliriz. Belki birçok Arap ülkesi hayır diyemez. Biz mazur göstermiyoruz, bu mazeret değil ama bu bir gerçek, oldu bitti ile baş etmemiz gerekiyor. Şimdi suçlamak bir sonuç elde etmiyor, geleceğe bakalım, tüm diyaloglarda bunu söylüyoruz, geleceğe bakıyoruz, geçmişte ne olduysa oldu. Kınamak hiçbir şeyi değiştirmez, yıkım meydana geldi, kayıp meydana geldi, kan aktı, olumlu konuşalım, Suriye metodolojisi budur.

On sekizinci soru:

Yakın gelecekte, Cezayir’in ev sahipliği yapacağı Arap zirvesi, sizin varlığınızdan çokça söz ediliyor.. Bu yönde atılan adımlar var mı?

Başkan el Esad:

Belki de bu zirvenin tek ağırlığı köşede yapılması olacaktır. Bu bir gerçektir ve iltifat etmiyorum çünkü Suriye’nin Cezayir ile yetmişli yılların başlarında Fransızlardan bağımsızlığını kazanmasından bugüne kadarki ilişkileri her koşulda istikrarlı bir ilişkidir.. ve iki halk arasında yakın bir şey var, çünkü belki de tarih farklı zamanlarla benziyor. Ama Arap Birliği’nden Cezayir zirvesinden ayrı olarak bahsedersek, mesele Suriye’nin dönüşü ya da geri dönmemesi değil.. “Dönüş” kelimesi yanlış çünkü Suriye hala Arap Birliği’nde ve bu bir çıkış değil üyeliğin askıya alınmasıdır.. Sorun şu ki, Suriye olsun ya da olmasın Arap Birliği gelecekte ne yapacak? Arap vatandaşının umutlarından bir şey elde edebilecek mi? Son otuz yılda hiçbir şey başardığını düşünmüyorum. Kuşkusuz, son on yılda Libya’ya yönelik saldırganlığın, Suriye’ye yönelik saldırganlığın ve diğer her türlü saldırganlığın örtüsü olmuştur. Soru şu ki, bu metodolojiyi değiştirebilecek misiniz yoksa devam edecek mi? Arap Birliği bu yaklaşımı sürdürürse hiçbir şey değişmeyecek.

Biz, genel olarak Arap ülkeleri olarak her konuda dış baskılara maruz kalıyoruz. Bu dosyalara tabi olduğumuz sürece sonuç aynıdır, sonuç olumsuzdur. İşte Suriye’nin dönüşü ya da askıya almanın iptali oluyor.Askıya almanın iadesi bir formalitedir ve bazı faydaları olabilir, ancak buna güvenmiyoruz.

On dokuzuncu soru:

Abu Dabi ziyareti de dahil olmak üzere son zamanlarda atılan adımlar sayesinde.. birçok Arap başkentinin medya söylemlerinde bu olumlu konuşma veya olumlu üslup. Sizi Cezayir’de ve ardından bu portal aracılığıyla görebilir miyiz? Yorumu söylediğiniz gibi iptal edin?

Başkan el Esad:

Herhangi bir Arap ülkesini ziyaret etmekten mutluluk duyarım.. Bu kesindir ama davetsiz olmaz. Arap ülkelerini ziyaret etmeyi düşünmek benim için doğal ve aşikar, çünkü Arapların tüm kötü durumuna sınırsızca rağmen, zararları azaltmalı ve daha fazla düşüşten kaçınmalıyız.. Arap ülkeleri ve Arap yetkililerle diyalog esastır.

Yirminci Soru:

Burada çok önemli bir şeye değinebiliriz.. Pek çoğu, Arap ülkeleriyle normal ilişkilere dönüşün İran ile ilişkilerin kapısından geçtiğini ve Şam ile Tahran arasındaki bu yakınlık devam ettiği sürece bu kadar mükemmel olmayacağını söylüyor.. Suriye bir yanda İran ile ilişkilerini nasıl dengeleyebilir, diğer yanda ilişkiler düzelirse Suudi Arabistan Krallığı diyeyim?

Başkan el Esad:

Birincisi: Suriye’nin hiçbir ülke ile ilişkileri bu dünyadaki hiçbir tarafla tartışma konusu değildir. Suriye’yi kiminle ilişki kurduğunu kiminle ilişki kurmadığını kimse tanımlamaz, onlar bizi tanımlamazlar, biz de kimseyi tanımlamayız, onlar bizim kararlarımıza karışmazlar ve biz onların kararlarına karışmayız. İkincisi: Geçmişte bu konuyu gündeme getiren ve bugün yıllardır gündeme getirmeyen birçok ülke, İran’la bizzat müzakere ediyor ve bu bir çelişki. Üçüncüsü: İran önemli bir ülke, Ortadoğu’da istikrardan bahsetmek istiyorsak tüm bu ülkelerle ilişkilere ihtiyacımız var. Bu konuşmadan yola çıkarak ilişkiler arasındaki denge meselesinden bahsetmek istersek, ilke yanlıştır.

Yorum:

Özellikle de Şam’ın bunu yıllardır başardığını.

Başkan el Esad:

Aynen öyle ama denge fikrine dayanmıyor çünkü denge demek ki dengede olduğumuz çelişkili taraflar var demektir. Olaylara bu şekilde bakmıyoruz, tüm bu ülkelerin ortak çıkarları olduğunu görüyoruz.. Süreç ilişkilerde dengeye ihtiyaç duymaz, açıklığa ihtiyacı var, iyi ilişkilere ihtiyacı var.. Şimdi birkaç Körfez ülkesi ile İran arasında bir diyalog var ve bu Körfez ülkeleriyle ilişkilerimiz ne olursa olsun biz buna olumlu bakıyoruz.

Yirmibirinci soru:

Belki de Riyad-Tahran ilişkileri Şam için normale döndükten sonra bir arabuluculuğa tanık olabilir miyiz?

Başkan el Esad:

Tabii ki temel mantık diyor ki, iyi bir ilişkiniz olan taraflar arasında bir anlaşmazlık varsa, bu ülkeleri yakınlaştırmak için arabuluculuk rolü oynamanız doğaldır, bu, bölge ülkelerinin özel çıkarlarına ve genel çıkarlarına hizmet ettiği için bu normaldir. Ancak şu anda tüm taraflarla bu doğal ilişkiye sahip değiliz, bu yüzden şu anda oynayamayız.

Yirmi İkinci soru:

“İsrail” ile birçok Arap başkentinde de normal ilişkiler veya normalleşme görüldü, bu ülkelerin “İsrail” ile normalleşmesini nasıl takip ediyorsunuz? Hatta Suriye’yi dışlamayan söylentiler bile var, Şam’ın işgal altındaki Golan’ın restore edilmesi şartıyla baskı yapacağını söyleyenler var, olabilir mi?

Başkan el Esad:

Birincisi, terim yanlış, Suriye’de 1990’larda barış sürecinin başlamasından bu yana normalleşme terimini reddettik. Çünkü normalleşme dilsel bir terim olarak kabul edilen bir süreç, doğal bir süreç ve doğal süreç engelsiz su gibi sorunsuz ilerlemeli ve zorlayıcı veya yapay olamaz. “Normalleşme” sözü, Arapları “İsrail”e karşılıksız taviz vermeye zorlamak için uydurulmuş bir sözdür. Amaç bu.

Biz Suriye’de barış süreciyle bağlantılı normal ilişkilerden bahsediyoruz ve barış süreci hakların iadesiyle bağlantılı, bu çözülmüş bir mesele. Bu bir taraf, diğer taraf… Yetmişli yılların ortalarında Mısır ile başladığından beri, “normalleşme” etiketi veya başka bir şey olsa da “İsrail” ile ilişkiye karşıyız ve şu ana kadar aynı yerdeyiz, biz hiçbir operasyona katılmıyoruz ve Filistin’i konuşmazsak tüm bu operasyonların Suriye açısından Suriye davamıza zarar verdiğini düşünüyoruz.. Şimdi Suriye’yi konuşuyoruz, ancak bu konudaki en büyük boşluk Oslo anlaşmasıdır. Çünkü Oslo anlaşması, tüm bu avantajları davanın sahibi tarafından “İsrail”e sağlamak ve böylece dünyadaki herhangi bir ülkenin “normalleşme”, “İsrail ile barış” dedikleri bir süreci gerçekleştirmesi için bir gerekçe haline geldi. önemli değil, çünkü davanın sahibi vazgeçti – böyle düşünüyorlar – yani normalleşmeye karşıyız çünkü bu bizi etkiliyor. Suriye’ye gelince, işgal edilmiş bir toprak olan Golan olduğu sürece konumunu değiştirmeyecektir. Golan’ın dönmesinde, her olay normalleşme değil, herhangi iki ülke arasındaki normal ilişkiler çerçevesinde geliyor.. Sıradan ilişkiler, sıcak veya soğukluk anlamına gelmez, insanların ne istediğini ve insanları nasıl tanımladığını ifade eder.

Yirmi üçüncü Soru:

Ancak, biz de konuşurken, sonuncusu Şam Havalimanı yakınlarında olabilecek İsrail bombardımanı devam ediyor.. Sizden bu konuda da bir yorum duymak isteriz?

Başkan el Esad:

Bu farklı bir konudur, ancak sonunda Suriye’yi tavizlere iten aynı soruna yol açmaktadır. Ancak zamanın başlangıcındaki İsrail müdahalesi tamamen Suriye’deki teröristlerin çöküş aşamasıyla ilgiliydi. Çünkü bizim için terörist bir İsrail ordusu ama Suriyeli kimliği veya başka kimlikleri var. Bu terörist geri çekilmeye başlayınca ve morali çökünce, İsrail müdahalesinin teröristlerin moralini yükseltmesi ve onları yeniden motive etmesi gerekiyordu. Yani şu anda “İsrail” tarafından yaşananlar bu çerçeveye giriyor ve başka bir çerçeveye girmiyor.

Yirmi dördüncü soru:

Sizinle sonlandırdığım son soru, Batı’nın Cumhurbaşkanı Beşşar el Esad hakkında sunduğu bu resim… Halkına ve bölgesel ve uluslararası güçlere karşı duran cumhurbaşkanı diyorlar… Bugün, halk tarafından yeniden seçilmesinden yaklaşık bir yıl sonra. Suriye halkı ve bu olumlu üslup da bahsettiğim gibi birçok Arap başkentine Batılı ya da uluslararası diyelim. Resim değişti mi?

Başkan el Esad:

Popüler tarafa gelince, evet değişti, Batı’ya hitap edebildiğimiz için değil, dil farklı, medya yetenekleri farklı. Ancak Batılı yetkililerin ilk başta kullandıkları büyük yalan ve sınırsız abartılar onları zor durumda bıraktı.. ağaca tırmanmış ve yükseğe çıkmış gibi yaptı ve artık bu ağaçtan nasıl ineceğini bilmiyor.

Bu yalan, Batı’da siyasi güçlerle yakın ilişki ve ittifak içinde olan ve halen aynı yalanla devam eden büyük medya sitelerinin resmi sayfalarını takip edersek, genel olarak Batılı vatandaşlar tarafından yazılan yorumların, söyledikleri her şeyle ilgili memnuniyetsizliklerini ifade ediyor. Devrim, eğer bir devrimden bahsediyorsak, dünyanın en güçlü ülkelerinin ve dünyanın en zengin ülkelerinin de desteğiyle on bir yıl süren bu devrim nedir? Devrim, eğer bir devrimden bahsediyorsak, dünyanın en güçlü ülkelerinin ve dünyanın en zengin ülkelerinin de desteğiyle on bir yıl süren bu devrim nedir? Halkın bu devrimi desteklediği ve bu devlete karşı olduğu varsayılıyor ve bu devlet düşmedi mi? Süpermenlerden oluşan bir ülke mi? Bu yalan inandırıcı değil, bu kadar uzun süren bir devrim yok, ayrıca daha birçok yalan, kendi halkları hakkında zamanla ortaya çıkan yalanlar.. Yani diyebilirim ki: Evet, resim değişti. Bu, Batılı vatandaşın neler olduğunu bildiği anlamına gelmez. Hayır, büyük bir yalan olduğunu biliyor ama bölgemizdeki en büyük gerçeğin ne olduğunu ille de bilmiyor..

Yorum:

Büyük gerçeği öğrenmek için bekliyorum..

Başkan Esad:

Öyle olmalı.

Spiker:

Bu diyalog için çok teşekkür ederiz Sayın Başkan, özellikle RT zor koşullardan ve birçok tacizden geçtiği için. Bize sahip olduğunuz için çok teşekkür ederiz. Sayın Yargıç.

Başkan Esad:

Suriye ziyaretiniz için teşekkür ederim.Bu vesileyle, bu ayın on ikisine denk gelen Milli Gün vesilesiyle Rus halkını tebrik etmek istiyorum. RT’de kuşatmadan bahsetmişsiniz, savaşın bir parçasısınız, silahlardan birisiniz ve bugün silah – ve benzer bir savaşı veriyoruz ama farklı başlıklarla – silaha veya füzeye değil hakikata aittir. Ortaya çıkan tüm davalarda son on yılda en büyük kurban hakikattir. Umarım bu röportaj, hakikatin inşası olan, onu inşa edebilmek yıllar alacak olan büyük binada bir odadır.

Hoşgeldiniz.

Spiker:

Sayın Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar el Esad, Size çok teşekkür ediyoruz.

İzleyiciler, izlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Check Also

Lübnan Direnişi, Kiryat Şmona Yerleşimini Ve Ramsa Bölgesini Hedef Adı

BEYRUT (SANA)- Lübnan Ulusal Direnişi, işgal altındaki Filistin’in kuzeyindeki Kiryat Şmona Yerleşkesini ve işgal altındaki …