Türk Saldırganlığı BM Kararları Astana ve Soçi Uzlaşma ve Sonuçlarına Açık İhlaldir (VİDEO)

NEW YORK – Suriye’nin BM daimi temsilcisi Beşşar Caferi, Türkiye’nin Suriye topraklarına yönelik saldırganlığını en sert şekilde kınadığını ve Erdoğan rejiminin düşmancıl eylemlerini aklama girişimlerini kesinlikle reddettiğini yineleyerek, bu saldırganlığın Güvenlik Konseyi kararlarını, Astana anlaşmalarını ve Suriye’nin  egemenliği ve toprak birliği ve bütünlüğüne saygıyı belirten Sochi konferansı sonuçlarına açık ahlal sayıldığını vurguladı.

Suriye’deki durumla ilgili bugün düzenlenen Güvenlik Konseyi toplantısında Caferi, Türk rejiminin uluslararası hukuka aykırı olarak bu ayın 9’unda Suriye’ye karşı saldırı başlattığını, tümünün Suriye’nin birlik, bütünlük ve egemenliğini belirten ve bağlı kalınması gerektiğini vurgulayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Konferansı ve Astana Anlaşması’nın sonuçlarına açık ihlal sayıldığına dikkat çekti.

Caferi: “Bu saldırı sonucunda, Suriye topraklarının işgal edilmesi, aralarında çocuk, kadın ve hizmet sektöründen işçilerin şehit düşmesine ayrıca, yüz binlerce insanın yerlerinden edilmesi, okul ve hastane gibi hizmet alanları, baraj, elektrik ve su istasyonları gibi canlı alt yapılarda büyük maddi zararlara yol açtığını ve İnsani İşlerin Koordine Edilmesi için Birleşmiş Milletler Ofisi “OCHA”nın bunu görmezden gelerek insani iddialarının basiretsizliğine delil olduğunu vurguladı. Caferi,Türk rejiminin Güvenlik Konseyine yönelik mesajının, hedefin yerlerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü kolaylaştırmak, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü korumak ve terörle mücadele etmek, hatta işgal etmeye çalıştığı bölgeye şizofrenisinin kötüleştiğini doğrulaması için “güvenli bölge” olarak adlandırdığını, yıllar önce de komşularla “sıfır sorun” sloganları attığını ancak kendisinin sıfır ilke, sıfır arkadaş ve tüm komşularıyla sıfır iyi komşulukla sonuçlanan, saldırganlığını haklı çıkarması için kimsenin yutmayacağı, bir dizi yalanla dolu olduğunu söyledi.

Caferi, Türkiye rejiminin Suriye’ye yönelik saldırganlığını, doğrudan askeri müdahale ve işgali ve suçları ve işbirlikçi milislerinin uygulamalarının halihazırdaki Türk saldırganlığının temelini oluşturan yasadışı “uluslararası koalisyon”un kurulmasında olduğu gibi, Birleşmiş Milletler’in birçok devletinin egemenliğini, güvenliğini ve istikrarını tehdit eden ve bu maddeyi doğrudan tehdit eden NATO’daki müttefiklerinin yaklaşımı üzerine misakın 51’inci maddesine dayandırdığına dikkat çekerek, bazı devletlerin Güvenlik Konseyi’nin görevlerini dikkate almadan BM üyelerine karşı savaş ve askeri saldırılarını haklı çıkarmak için bu maddeyi kullanmalarının şaşırtıcı olduğunu, bazılarının efsane ve hurafelere dayanan iddialarını bitirmek ve bunlara meşru nefsi müdafaa ile tüzüğün kınadığı işgal, savaş ve saldırganlık eylemleri arasındaki farkı anlatması gereğini vurguladı.

Suriye’nin bu saldırganlığı en sert şekilde kınadığını ve Türk rejiminin ne amaçla olursa oldun düşmancıl eylemlerini aklama girişimlerini kesin bir şekilde erddetiğini yinelen Caferi, bu rejimin iki ülke arasında 1998 yılında imzalanan Adana mutabakatını ihlal ettiğini, BM raporlarına göre 100’den fazla ülkeden gelen aralarında yabancılarında bulunduğu binlerce teröristin getirilmesi, eğitilmesi ve silahlandırılmasına çalıştığını, istihbarat birimlerinin de bunları hava alanlarında karşıladığını, Suriye ile sınırı kanalıyla sızmalarını kolaylaştırdığını, son olarak birleştirme çalışmaları ve Suriye topraklarına saldırısında kuvvetleriyle kaynaştırmadan önce kendilerine yıllar boyunca siyasi, askeri ve medya desteği verdiğini ifade etti.

Caferi, Avrupa ülkeleri temsilcileri tarafından başlatılan Türk saldırganlığına yönelik kınamalarının, Erdoğan’a “saldırganlığının gerekçelerini” veren mevcut durumu sağlama konusundaki sorumluluklarından muaf tutmayacağını belirtti.

Avrupa ülkelerinin Suriye’nin el Cezire bölgesinde illegal ayrılıkçı milislerin desteklenmesinde temel rol oynadıklarını, İdlib ve civarında terörist örgütlerin ortaya çıknası ve büyümesinde de büyük rol oynadıklarını belirten Caferi, sözde “uluslararası koalisyonun” eski Amerikan delegesi Brett McGurk’un, Türk rejiminin “IŞİD” terör örgütüne katılmak için 110 ülkeden gelen 40 bin teröristin geçişine izin verdiğini ve Suriye ile ülkesi sınırını kapatmayı reddettiğini söylediğine dikkat çekerek, “Suriye’nin yıllarca tekrarladığı bu gerçeği bu ülkeler bilmiyor muydu, bu ülkeler bu teröristlerin Suriye’ye gelmemeleri için ne yaptı sorusunu dile getirerek cevabın “hiçbir şey” olduğunu vurguladı.

Caferi, bazı ülkelerin alışagelmiş nifaklarına ve çifte satndartlılıklarına devam etmelerini garipsediğini, Türk rejiminin tehcir edilmiş Suriyelileri konuk ettiğini lakin Erdoğan’ın bölgede yayılmacı tutkularını pekiştirmek için edat olarak kullanmak ve aynı zamanda Türk kaçakçılarının ölüm teknelerinde yüzlercesinin boğulmasına göz yumsa bile Avrupa’yı kışkırtmak ve onlarla tehdit etme kozu olmasaydı hiç kimseyi konuk etmeyeceğini, on binlerce yabancı teröristin geçişini, onlara silah kargoları vermesini, Suriye’nin petrolü, tarihi eserleri, buğdayı, fabrikaları ve ürünlerini çalmasını ört bas etmek için BM’nin sınırları kanalıyla çalışmalarını kolaylaştırmayacağını, ancak bazı ülkelerin uluslararası kanun, ahlak ilkeleri, insanlık ve uygarlık değerleri ve Suriyelilerin kanları hesabına şeytanla koalisyon kruduklarını vurguladı.

Suriye’nin Genel Sekreterliğin insani meselelerle ilgili kararların uygulanmasına ilişkin 63. raporunda yer alanlara ayrıntılı cevabını içeren resmi bir mektup gönderdiğini belirten Caferi, Suriye’deki insani durumun önemli ölçüde iyileştirilmesinin, içişlerine yönelik dış politik, askeri ve ekonomik müdahalelere karşı koymak, devletle müttefiklerinin, işgal edilen el Tenf kampında olduğu gibi, insani durumları iyileştirme çabalarını engelleyen ve toprakları üzerinde terörü destekleyen ve meşru bir şekilde bulunmayan yabancı güçlerin tam bir şekilde çekilmesinin garantiye alınmasıyla, Suriye’nin egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterme konusunda tam bir bağlılığı gerektirdiğini vurguladı.

Caferi ayrıca, Suriyelilerin acısını çektikleri tek taraflı zalim ekonomik yaptırımların kaldırılması zorunluluğunu, Suriye devletiyle tam işbirliğini, terörle mücadeledeki çabalarıyla birlikte insani ve kalkınsal çabalarının desteklenmesi gereğini ifade etti.

Çeviri: S.Şahut

Check Also

Aksa Tufanı Operasyonu… Bugünün En Öne Çıkan Gelişmeleri

İŞGAL EDİLEN KUDÜS (SANA) – Filistinli direnişinin işgalci İsrail’ın saldırganlıklarına yanıt olarak 7 Ekim’de başlattığı Aksa …