Caferi: Suriye Nükleer Silahsızlanma ve Yayılmasının Önlenmesinde Çok Taraflı Eyleme İnanyor

NEW YORK –  Suriye’nin Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi Dr. Beşşar Caferi, Suriye’nin nükleer silahsızlanma ve yayılmasının önlenmesine yönelik çok taraflı eylemlerin önemine inandığına dikkat çekerek, ABD’nin nükleer silahların yayılmasının önlenmesine ilişkin en ihlalci taraf olduğuna ve bu hususta İsrail İşgal varlığının ihlallerini koruduğuna dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) İnceleme Konferansı Hazırlık Komitesinin üçüncü oturumunda konuşan Caferi, Suriye’nin1968’de, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na (NPT) katıldığını ve 1992’de IAEA’nın koruyucu konsey anlaşmasını imzaladığını ve Güvenlik Konseyi’nde üyeliği esnasında 2003 yılında, Orta Doğu’da nükleer silahlardan ve diğer tüm kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölgenin kurulması için bir karar taslağı sunduğunu, ancak ABD’nin, bu taslağın kabul edilmesini engellediğini ve bu nedenle Güvenlik Konseyi’nde mavi renkte mapus olarak kaldığını söyledi.

Caferi, Suriye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiği zamanda batılı bazı ülkelerin İsrail’e Dimona reaktörü, malzeme, uzmanlık ve nükleer teknoloji sağlama konusunda yükümlülüklerini yerine getirme zorunluluğunu, yüzlerce nükleer savaş başlığı ve teslimat araçlarının yanı sıra nükleer füze taşıyabilen ve fırlatabilen ileri düzey Alman denizaltıları sağlama zorunluluğu getirdiğini de ekleyerek, bu Batılı ülkelerin, 2010 NPT İnceleme Konferansı sırasında İsrail nükleer silahını ortadan kaldırmak için tüm güçleri ve ikiyüzlülüğü ile kendilerini aradıklarını ve 2012 konferansının Orta Doğu’da serbest bir bölge kurulması ve 2015 İnceleme Konferansı’nı başarısızlığa uğrattıklarını belirtti.

Caferi, Güvenlik Konseyinin “İsrail”den nükleer tesislerini uluslararası atom enerjisi ajansının garantörlüğü altına girmesini talep ettiğini ancak bugün uluslararası barış ve güvenliği koruma ve yayılmasının önlenmesine özen gösterdiklerini iddia eden bazı ülkelerin bu kararın uygulanması için ne yaprıkları sourusuna, hiçbir şey yapmadıklarını belirterek, söz konusu ülkelerin yaptıkları tek şeyin Suriye’ye yçnelik yalan yanlış ithamlar yüklemek olduğunu ve böylece İsrail’in nükleer programını korumaktan başka bir şey yapmadıklarını vurguladı.

Caferi, sekreterya tarafından Haziran 2011’de Muhafızlar Kurulu’na sunulan sonucun kesin kanıtlara dayanmadığını, açık kaynaklarda yer alan hipotezlere dayandığını ve bilinen istihbarat servisleri tarafından üretildiğine dikkat çekti.

Caferi, “Ülkem aleyhindeki iddialar, eski IAEA Genel Direktörü Mohamed El Baradei’nin raporunu görmezlikten geliyor ve Ajans’a Deir el-Zour’da yıkılan bina hakkında zamanında bilgi sağlamadaki başarısızlığın IAEA’nın NPT’nin sorumluluğunu yerine getirmesini önemli ölçüde engellediğini  ve bu meselenin, El Baradei’nin anılarının 228, 229 ve 230. sayfalarında tekrarladığı çok önemli bir konu olduğunu vurguladı.

Caferi: ” Suriye, Türk hava sahasından gelen İsrail savaş uçaklarının kullandığı Deir Al-Zour’daki mevkinin doğası ile ilgili olarak Ajans ile işbirliği yapmıştır. Ülkem, IAEA müfettişlerinin Haziran 2008’de bölgeyi ziyaret etmesine ve çevresinde serbestçe hareket etmesine ve ondan çevre örnekleri toplamasına izin verdi. Ülkem ayrıca sorulan bütün sorulara cevap verdi, Suriye’nin tüm olağanüstü sorunları çözmek için en fazla esnekliği ve ciddiyeti kullandığını vurgulayarak, Ekim 2011’de, Ajans tüm bu sorunları çözmek için bir eylem planı üzerinde anlaşmaya varmıştır” dedi.

Caferi: “ABD liderliğindeki bazı ülkelerin, Wikileaks belgelerinin ortaya çıkardığı siyasi şantaj gündemine hizmet etme planının uygulanmamasına izin vermemesi üzücüdür” dedi ve bu nedenle söz konusu planın uygulanmamasındaki sorumluluğun tamamı Suriye’de değil ABD’dir” dedi.

Caferi, İsrail’in Deyrezzor mevkiine yönelik saldırganlığı konusundaki sorumluluğunun resmi olarak kabul etmesinin, saldırganlık roketlerinin yol açtığı kirliliğin gerçeğini ortaya çıkarmak için Ajans’la işbirliği yapma ihtiyacını kabul etmesini ve böylece tahrip edilen bölgedeki bazı uranyum parçacıklarının varlığının gizemini çözmeyi zorunlu kıldığını söyledi ve; İsrail söz konusu kirliliğin hakikatini ortaya çıkarmak için Saldırganın Ajans ile işbirliği yapmadığı sürece herhangi bir tartışmanın boşuna kalacağını vurguladı.

Caferi, ABD temsilcisinin Suriye ile ilgili yaptığı açıklamada ikiyüzlülüğün en yüksek bir ifadesi olduğunu çünkü ABD’nin nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik sistemi en fazla ihlal eden taraf olduğunu söyledi.

Caferi, “eğer ABD sadık ise İsrail’i Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme anlaşmasına girmeye mecbur eder ve nükleer tesislerini Ajansın tasarrufu altına koyardı” diye belirtti.

Çeviri: S. Şahut

Check Also

Seyyid Nasrallah: Siyonist Varlık En Kötü Durumunu Yaşıyor ve Katliamların Sorumlusu ABD’dir

BEYRUT (SANA) – Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Gazze Şeridi ve Batı Cephesi halkının …